Haksız tepki

A -
A +

Diyanet İşleri Başkanlığının Çanakkale Zaferinin 90. yıl dönümü ve misyonerlik faaliyetleri sebebiyle camilerde okuttuğu hutbeler Batıda tepkilere sebeb oldu. 11 Mart 2005 tarihli Cuma Hutbesi adeta 7 düveli ürküttü. Gerek AB'nin genişlemeden sorumlu komiseri Olli Rehn; Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün Brüksel ziyaretinde gerekse diğer Batılı yetkililer hutbede "Allah katında tek din İslamdır" ve "İslamı ve Müslümanları tarihten silmek için sözde kutsal ordular oluşturdular. Ancak nihai amaçlarına ulaşamadılar" ifadeleriyle "ayrımcılık" yapıldığını iddia ettiler ve İslam ülkelerindeki imam ve hutbeleri kontrol altına almak için proje hazırladılarr. AB temsilcisi Rehn'in gündeme getirdiği ve AB üyesi ülkelerde tepkilere sebep olan 11 Mart tarihli hutbede şu ifadeler yer alıyor: "Öyle ki bir kişinin tebliği ile başlayan İslam, kısa zamanda dünyanın en hızlı yayılan ve insanları, şefkatli kucağına çeken bir din haline geldi. Daha bir asır geçmeden Asya'dan Kuzey Afrika'ya, Atlas Okyanusu'ndan Çin Seddi'ne kadar insanlar İslamla şereflendiler. Allah katında yegane din olan İslamın bu hızla yayılışına ve insanların akın akın onu kabul etmesine tahammül edemeyen nice güçler, bu ilerleyişin önüne geçmek ve insanların kalplerini İslama açmalarını engellemek için her türlü yola başvurdular. İslamı ve Müslümanları tarihten silmek için sözde kutsal ordular oluşturdular ancak nihai amaçlarına ulaşamadılar..." Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Fikret Karaman, "Misyonerliğe karşı koymak veya mücadele etmek, bazı yönleriyle Başkanlığımızın ilgi alanını aşmaktadır" dedi. Karaman, Diyanet'in aylık yayın organı Diyanet adlı dergide yayınlanan söyleşide, misyonerlik faaliyetlerinin son günlerde daha da yoğunlaştığını belirterek bu hususta başka kuruluşlara da görev düştüğünü belirtti. Özellikle Balkanlar ve Türk Cumhuriyetlerinde yaygın olan misyonerlik faaliyetlerinin bir bölümünün Anadolu topraklarında da yayıldığını belirten Karaman şöyle dedi: "Misyonerlik faaliyetleri değişik görüntü ve metodlarla yürütülmektedir. Aslında misyonerliğe karşı koymak veya mücadele etmek, bazı yönleriyle Başkanlığımızın ilgi alanını aşmaktadır. Bu hususta kamu ve eğitim kurumları, sivil toplum kuruluşları, basın ve yayın organları gerekli duyarlılığı göstermelidir. Siyasi otorite tarafından da ihtiyaç duyulan alanlarda yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Buna göre ülkemizi ve insanımızı misyonerlik faaliyetlerine karşı korumak, ilgili kurumların ortak bir görevi olmalıdır." Diyanet'ten Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Aydın, AB'nin 11 Mart'ta camilerde okutulan hutbeye tepki gösterildiğine ilişkin kendisine resmi bir bilgi ulaşmadığını ancak bu konudaki haberleri gazetelerden okuduğunu belirterek, hutbede "dini ayrımcılık" yapıldığı iddiasına tepki gösterdi. Aydın, "İslam dini son dindir ve hak dindir. Bir Müslümanın bunu söylemesinden doğal bir şey olamaz. İslam dini son dindir diyemeyecek miyiz?" diye sordu. Hutbelerin hazırlanmasında hükümetin hatta Diyanet İşleri Başkanlığının bile müdahalesinin olmadığını hatırlatan Aydın, şöyle dedi: "Bu hutbeler bağımsız bir kurul olan Din İşleri Yüksek Kurulu tarafından hazırlanmaktadır. Bu kurula kimsenin müdahalesi söz konusu olmamaktadır. Hutbeler hazırlanırken Kur'an-ı kerim ve hadis kitapları esas alınmaktadır. O hutbelerde dini ayrımcılık göremiyorum. Her gün kilisede İsa'sız kurtuluş yoktur denilerek dua ediliyor. Bütün Hıristiyanların ifadesi budur. O öyle inanıyor, biz böyle inanıyoruz. Eğer bir başka dini kötülerseniz AB veya başka bir yer olsun buna itiraz edebilir. Kendi dinimiz ile ilgili dinimize nasıl inanıyorsak öyle anlatmak zorundayız. Her Müslüman İslamın en son din olduğuna hak din olduğuna inanmak zorundadır. Böyle inandığı için Müslüman olur."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.