Birinci Dünya Savaşında Türkiye'yi ABD mandası ya da İngiliz sömürgesi yapmak isteyen sözde (!) aydınlar vardı. Şimdi İngiliz muhiblerin yerini AB muhibleri aldı. Bunlar AB'ye girmek uğruna her türlü tavizi vermeye ve Türk Milletinin temeli olan bütün milli ve manevi değerleri söküp atmaya hazırdırlar. Halbuki AB'ye bizi kesin olarak almayacaklar. Zaten Gümrük Birliği ile AB'nin ekonomik sömürgesiyiz. Dış politikamızı ABD, iç politikamızı AB ekonomimizi IMF idare etmektedir. Şu anda yarı sömürgeyiz ama bu gidişle tamamen sömürge olacağımız günler uzak değildir. Elim kalem tuttuğu müddetçe ülkemin sömürge olmaması için gerçekleri yazacağım. Adamlar istemiyorlar AB refah, bolluk, istikrar, demokrasi, insan hakları ve kanun hakimiyetinin sembolü gibi gösteriliyor. Haçlı kini ve Türkiye aleyhine faaliyetleri gizleniyor. AB'nin 15 ülkesinde son yapılan kamuoyu araştırmalarına göre AB halklarının sadece yüzde 22'si Türkiye'yi tam üye görmek istiyor. Yüzde 78'i bizi istemiyor ki bunların arasında iktidarlar, sendikalar, bürokratlar, aydınlar vardır. Türkiye'ye gelince medyanın propagandasıyla 6 ay önce yüzde 69.8, bugün ise yüzde 63'ü AB'ye girmek istiyor. Fakat AB'yi tanıyor musuzun sorusuna ancak yüzde 4'ü "tanıyoruz" demiştir. Ünlü Çinli askeri strateji uzmanı "Son Tzu" (Harp Sanatı) isimli eserinde "Eğer, hem kendini hem de düşmanı tanımıyorsan, her savaşta yenilirsin" diyor. Sanki bu söz bizim için söylenmiş. Çünkü bazı yetkililer hem Türkiye'yi hem de AB'yi tanımıyor. Hayallerini gerçek gibi telkin ediyorlar. Batı'nın klasik tanımı Arnold Twenbi'nin İslâm, Batı ve istikbal" isimli eserinde şu itirafı önemlidir: "İslâm Dünyası, Batı afyonu ile asırlardır uykudadır. Bize düşen, bu dünyanın bir gün uyanabileceğini hesaba katarak gerekli tedbirleri almaktır." (Cüzürü-l-Bela sayfa:202) Batı asla, güçlü, demokratik, hukuka saygılı bir Türkiye görmek istemez. Amerikalı müsteşrik V.K.Smith'e göre: "Eğer İslâm Dünyasında, Müslümanlara demokratik düzenler içinde hürriyetler, inanç ve ibadet özgürlüğü ve İslamiyeti yaşama imkanı verilirse İslamiyet o ülkede derhal canlanır. Müslümanlarla dinleri arasına nifak sokulmalıdır. İslâmiyetin yeniden gelişmemesi için; İslâm ülkelerinde dikta rejimler, diktatörler, askeri cuntalar kurmaktan başka çare yoktur. Çok partili demokratik rejimler kesin olarak önlenmelidir." 1952 yılında Fransa Dışişleri Bakanı Meclisteki konuşmasında şöyle diyor: "Bizi asıl tehdit eden tehlike komünizm değil, İslâm'dır." (Cündullah sayfa:22) Batı'yı en iyi tarif eden Peyami Safa "Türk İnkılabına Bakışlar" adlı eserinde noktayı koyar: "Bu kıt'a ve kafaya üç düşünce yön verir. Eski Yunan, Roma ve Hıristiyanlık"