Hayır diyen Türkiye

A -
A +
İnkârı mümkün olmayan tarihî ve siyasi gerçek şudur ki; 1699 Karlofça Antlaşmasından 2008 yılına kadar ne Osmanlı ne de Türkiye Cumhuriyeti asla ve asla Batı’ya hiçbir konuda “Hayır” diyememiştir. Daima onların istedikleri olmuştur.
İstiklal Savaşını kazandığımız hâlde mağlup bir devletin bile kabul etmeyeceği sözde zafer neticesinde bir felaket olan “Lozan” imzalanmıştır. Lozan’ın gizli maddelerini hâlâ bilmiyoruz. Ancak merak ediyoruz.
2008’den sonra Batı’ya ilk defa Erdoğan ve AK Parti “Hayır” demiştir. Batı’nın Türkiye’ye ilan edilmemiş postmodern savaşının asıl sebebi de budur. Batı’nın ve onların Türkiye’deki taşeron devşirmelerinin ve ajanlarının uğraşmaları bu yüzdendir. Gelecekte tarih Erdoğan’ı “Millî Kahraman” olarak yazacaktır.
Türkiye ilk defa küresel güçler ve küresel sermaye karşısında dik durmaktadır. Bugüne kadar Osmanlı ve birçok iktidarın Batı karşısında bir nevi hazır ol gibi durduğundan dolayı Batı çıldırmıştır. Batı’ya hizmet edenlerin Erdoğan ve AK Parti düşmanlığını Türkiye düşmanlığına dönüştürmeleri tek kelime ile haindirler. Esad’ın, Putin’in, Obama’nın ve tarihi Türklerin düşmanı İran’ın uşaklarıdır.
Konu ile alakalı olduğundan, cumhuriyet devrinde Türkiye’nin en değerli diplomatlarından olan S. Kamran İnan’ın “Hayır Diyebilen Türkiye” adlı eserinden bazı yerler sizlere arz etmek istiyorum:
“… İnsanımız Türkiye’nin gür sesini duymaya hasret kaldı. Ben, yıllar boyu acısını yaşadım. Memleketimize gelen yabancı heyetlerin yukardan bakışları, bizimkilerin ezikliği, savunmaya kalmaları, serilen kırmızı halılar, milletlerarası topraklarda sanayileşmiş memleketler heyetlerinin bizlere karşı, saygı dozu eksik davranışları beni hep düşündürmüş, bazen isyana sevk etmiştir. Kendime düşeni her zaman, her yerde yaptım: yüksek sesle HAYIR dedim.
Dış güçler bu cesareti, Ankara’nın teslimiyetinden, Evet Efendimciliğinden almaktadır. Millî menfaat sınırı aşıldığı, hatta devlet onuruna dokunulduğu hallerde dahi, hükümetler tepkisiz kalmaktadır. Hayır diyebilenler az olmuştur.
Dış güçlerin bazıları, Osmanlı İmparatorluğu son dönemindeki uygulama ve alışkanlıkları devam ettirmekle, baskı politikası takip etmektedir. 1876’da Anayasa isteyenler, 1995’te Anayasa değişikliği istedi; her vesile ile üstümüze geliyorlar. Karşılarında dur diyen, Hayır diyen yok. Kökleşmiş, kireçlenmiş kompleksleri kıramadık. Evet demek idarecilerimizin tabiatı haline geldi. Milletten gelen tepkilerden ziyade, dışardan gelen tepkilere duyarlı oldular...
  ***
Japonya eski Ulaştırma Bakanı Shintaro Ishihara ile Sony şirketi eski başkanı Akio Morita, atom külleri üzerinde yükselen, bugün ikinci büyük ekonomik güç haline gelen memleketlerine karşı, bazı dış çevrelerin devam ettirdiği alışkanlığa karşı, Japon milletinin isyan duygularını dile getiren bir kitap yazdılar: The Japan That Can Say No “Hayır Diyebilen Japonya” Kitap, içerde ve dışarda, bilhassa Amerika’da büyük yankılar gördü.
Türkiye kitabının yazılmasını bekledim. Temenni ettim; yazan olmadı. Sonunda kendim yazdım. “Hayır Diyebilen Türkiye” içlerindeki isyanı dışarıya vuramayan insanlarımıza tercüman olmak istedim. Türkiye’nin hayır diyebileceğini, demesi gerektiğini, kök salmış komplekslerden yıkanmak lüzumunu ifade etmeye çalıştım. Kararı okuyucu verecek.
Bu çalışmayı, gençlere ithaf ediyorum. İçerde, bilhassa dışarda “Evet Efendimci” olmayı reddetmelerini diliyor, bekliyorum. İçerdeki yangın, “Evet Efendimcilik” memleketi bugünkü hâle getirdi; dışardaki Evet Efendimcilik tam bir teslimiyete dönüştü. Gençlerimizi, gereken hallerde içerde ve dışarda, yüksek sesle Hayır demeye davet ediyorum; insanlarımız buna susamıştır. Bize yukardan bakanların kaşlarını biraz aşağı çekmek zamanı gelmiştir. Hayır diyebilmek gücü Türk milletinde mevcuttur.
Hayır, her dilin en çok kullanılan bir kelimesi. Karşıtı Evettir. Biri olumsuz, diğeri olumlu. Biri diğerini reddeder. Evet’in kullanılması kolaydır; kulağa hoş gelir. Muhatabını memnun eder. Çok defa bedeli yüksek olur. İnsanlar, bedelini başkaları ödemek kaydıyla, bu kelimeyi kullanmakta cömerttir. Bu tutumlarıyla popüler olur, hatta isim yaparlar. Evet, bazı hallerde, teslimiyeti ifade eder. Güçlülerin almak istedikleri ve genellikle, aldıkları bir cevaptır. Sistematik bir şekilde kullanılması, sahibinin şahsiyet ve ağırlığını etkiler.
Hayır diyebilmek şahsiyet ve cesaret ister; hoş gelmeyen, işiteni rahatsız eden bir kelimedir. Menfi bir tutumu ortaya koyar. Güçlülerin duymaya pek alışık olmadığı bu kelime, güçsüzlerin âdeta günlük gıdasıdır; ilişkileri zorlaştırır, sahibinin görüntüsünü zedeler. Menfaatin, bazı hallerde onurun koruyucusudur. Hayır diyebilmek bir olaydır. Makbul olmasa, menfi bir ruh hâlini sergilese dahi içinde bir cevher, güç vardır. Bilhassa güçlüye karşı Hayır diyebilmek herkesin harcı değildir.
Lügatin bu zıt kardeşlerinin hayattaki rol ve yeri geniştir. Bunlardan, çocukların bile duymaktan hoşlandıkları, kulak zarlarını okşayan 'Evet’i sahiplerine bırakarak, 'Hayır' üzerinde durmak, bilhassa devlet hayatındaki rolüne bakmak istiyorum."
(S. Kamran İnan’ın Hayır Diyebilen Türkiye kitabından alınmıştır)
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.