Bir ülkenin kalkınması için "olmazsa olmaz" bazı değerler vardır. Siyasi ve ekonomik istikrarın yanında "hukukun üstünlüğü" şarttır. Hukukun üstünlüğünün temelinde "Yargının bağımsızlığı" gelir. Bunun gerçekleşmesi için asgari 2 temel: 1- Hakim teminatı ilkesine saygı 2- Siyasetin yargıya etkisinin önlenmesi. Fakat yargı tarafsız olmadan bağımsız olamaz. Nitekim Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç "Yüksek Yargı Kurumlarının Avrupa Standartları Bakımından Rollerinin Güçlendirilmesi Ortak Projesi" açılış konuşmasında "Toplum yargıçtan adil yargılama yapmasını ve tarafsız kalmasını istiyor" demiştir. Tarafsızlık, hakimin "Nesnel" ve "Öznel" yansız olmasını gerektirir. Nesnel tarafsızlık görevsel, kurumsal maddi yansızlık ilkesidir. Öznel yansızlık ise bireysel, kişisizlikten arınmış yansızlık ilkesidir. Bunlar olmazsa yargı diktası olur. Hukukun üstünlüğüne evet ama imtiyazlı üstünlerin keyfi hukukuna hayır. Yargı elbette bağımsız, aynı zamanda tarafsız olmalıdır. Anayasa Mahkemesinde raportörlük de yapan Demokrat Yargı Derneği Eşbaşkanı Doç. Dr. Osman Can: "Yüksek yargı bürokrasisi reformların karşısındadır." Bu konuda siyasilerin görüşü de şöyledir: AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik: "Bizim cumhuriyetimiz demokratik olmaktan ziyade bürokratik cumhuriyet görüntüsünde... Bürokratik cumhuriyetlerde milletin iradesi göstermelik olarak vardır ama aslında yoktur. Orada sivil ve askerî bürokrasi egemendir. Sivil bürokrasinin en önemli ayağı da yargıdır. Türkiye'de bana göre ülke bürokratik cumhuriyet olarak mı yoluna devam edecek yoksa demokratik cumhuriyet mi olacak? Esas kavga bu..." Genel görüş yargının hukukun ve TBMM'nin üstünde olmamasıdır. Son günlerde yargıdaki kaos 1924, 1961ve 1982 Anayasalarından kaynaklanmaktadır. 1982 darbe anayasası artık bu millete yakışmıyor. Tanzimattan bu yana Osmanlı ve bilahare Türkiye'de demokratikleşme faaliyeti devamlı sekteye uğramıştır. Bazan açık bazan da örtülü vesayet rejimi devam etmektedir. Gerçek ve klasik demokrasi şu anda çok uzaklardadır. Vesayet rejimi anayasalara dayanır. 1924 anayasasında tek başlı vesayet rejimi hakim idi. CHP lideri, il ve ilçe başkanları tek yetkili idi. Kuvvetler ayrılığı yok idi. 1961 Anayasasında çift başlı vesayet rejimi oldu. 1982 anayasası bu vesayeti daha da artırdı. Bazı yetki gasbı ithamları ya da karşı cevapların temeli anayasanın yorumundan kaynaklanıyor. Yargı mensuplarının "İhsas-ı Rey"i yasaktır.