17 Şubat 1970 tarihli Bab-ı alide Sabah Gazetesinde çıkan yazıyı, önemine binaen vermek istiyorum. Yolsuzluğu bahane ederek Başbakana devamlı çatan CHP yetkilileri CHP'nin geçmişteki durumunu incelesinler. CHP eski CHP'dir. Gençler de ders alsınlar.
"O ne karanlık günlerdi. Gençler dinsiz yetiştiriliyor. Türk tarihi unutturuluyor. Baba oğlunun dilini anlamaz hale getiriliyordu. Köy enstitülerinde din ve ahlak yoksunu metodlarla öğretmen yetiştiriliyordu. Sanki kızıl komünist programı Türkiye'de tatbik edilmekte idi. Bu şaşkın akıntıyı acı acı gördükçe, bunun sonu nereye varacak diye. Yemekten içmekten kesilmiştik. Alay edilmek, eziyyet görmek korkusu ile kimse camiye gidemez oldu. Koca Şehzade Camiinde beş- altı ihtiyar ile Cuma namazı kıldığımızı hatırlıyorum.
Her yıl çok sayıda mescid kadro dışı bırakılarak kapatılıyor, yıkılmaya terk ediliyordu. İyi durumda olanları halk evi yapılıp, konser veriliyordu. Güzelim Sultan Ahmed ve Edirnekapı Camileri asker koğuşu, bir çokları da depo yapılmıştı. 2014 senesi! Tarihi önemli bir yılda bulunuyoruz. Sayın okuyucularım, bu sözümü kendi görüşlerine, düşüncelerine ve bilgilerine göre manalandırmaya kalkışacaklar, önem kelimesini başka başka değerlendireceklerdir. Bir Müslüman olarak burada yapacağım değerlendirme, sanırım ki, pek az okuyucumun hatırına gelecek, belki de bir benzeri olmayacaktır. Çünkü günlük olaylar, o kadar dağınık, o kadar çapraşıktır ki, insan, hele gençler yirmi beş- otuz yıl öncesini hatırlamayanlar günlük propaganda akıntılarına kapılıp, karanlıklara doğru sürüklenmektedir. Paraladıkları kuzuların postlarına bürünen kart politika kurtlarını, kendileri gibi sürülerinin bir ferdi, bir arkadaş, bir can yoldaşı sanıyorlar. Fakat işin iç yüzü, göründüğünün tam tersi olduğunu anlasalar, şaşa kalırlar. Can yoldaşı sandıkları kürklü mahlukların, can düşmanı olduklarını sezseler, yanlarına sokulmak değil, yüzlerini görmemek,seslerini duymamak için, bucak bucak kaçarlar.
Asil Türk milletinin, mukaddes dini olan İslamiyetin, bu mübarek vatanda yasak edilmesi için, CHP devrinde kararlaştırılmış olan meş'um bir yıldır. O zaman mekteplerden din ve ahlak dersleri kaldırılmıştı. Türkün hamaset dolu şanlı tarihi, tersine çevrilmişti. Gazetelerde, mecmualarda İslamiyetten bir kelime bile olsa söz etmek yasak edilmişti. Ana babalarının, çocuklarını Kur'an kursuna göndermeleri büyük suç olmuştu. Çocuklara Kur'an okutan hocaların Nusaybin'de idam edildiklerini, kızlara Kur'an okutan ninelerin zindanlara atıldıklarını, Kur'an-ı kerimlerin, ilmihal kitaplarının toplatılarak polis karakollarında yakıldıklarını iyi hatırlıyorum. İstanbul'da toplanan Kur'an-ı kerim ve din kitaplarını, eski sahaflar çarşısında bit pazarındaki kamyonlara yükletilip, kese kağıdı yapmak için, İzmit kağıt fabrikasına gönderilirken, okka ile, elli kuruşa satın aldığım üç büyük Kamus lugatını hala kullanmaktayım. Bir ramazan sabahı idi. Yolda giderken, her cami karşısında polisler bekliyorlardı. Soruşturdum, Allahü Ekber demek yasak edilmiş. Allah diyen imamları yakalayıp Çorum'a mahkemeye götürüyorlarmış. Götürülenleri su içinde koğuşa tıkmışlar. Çoğu dayanamayıp ölmüş. Kalabilenlerin çoğu hasta. Bir kaçı daha hayatta. Bayramları ziyaret eder, o kara günleri konuşuruz. Bugünkü hürriyetimize nasıl şükredeceğimizi bilemiyoruz. O zamanlar bayramlarda her eve, dükkanlara zorla bayraklar astırılır. Altı oklu bayraklardan geçilmez olurdu. Nasılsa bir kahraman sesi duyulmuştu. Kim olduğunu hatırlamıyorum. (Türk bayrağı değişti mi? Ayyıldızlı bayrak yerine altı ok mu geçti?) yazısını gazetelerden okuyabilmiştik. Hele caddelerde karşıdan karşıya çarşaf gibi çekilen renkli bezlerde, milletin dini ile, ahlakı ile alay eden yazılar ne kadar iğrençti! (Karabaş tecvidden kurtulduk), (Falakadan kurtulduk), (örtülü umacı kadınlara paydos) ve daha neler neler... Hele 1949 yılında, resmi dairelere, Bakanlıklardan gelen emirlerde (Memurların, subayların, erleri talebeyi küçük adları ile çağırmaları yasaktır. Soyadları kullanılacaktır.) Emiri işitenlerin çoğu gibi ben de, o gece ağlamaktan uyuyamadım. (Ya Rabbi! Dedelerinin mukaddes dini yasak edildi. Türkün temiz ahlakı unutturuldu. Şimdi Müslüman isimlerimiz de yasak ediliyor. Ahmet, Abdullah demek suç olacak. Taş, kurt, çakal gibi isimler bunların yerini alacak.) diyerek her vatandaşın kalbi kan ağlıyordu. Hele şakşakçı gazeteler, bir yandan milyonları sömürüyorlar. Buna karşılık bir yandan da vatanın her köşesinde terör saçıyorlardı."