IMF, Türk tarımını çökertiyor!

A -
A +

Dünyada en az et tüketen ülke Türkiye'dir ve biliyor musunuz dünyada en pahalı et de Türkiye'dedir. IMF sayesinde Türkiye'de hayvancılık iflas etti. Sıra "Tarım"a geldi. Orta Anadolu İhracatçılar Birliği raporuna göre 2000 yılında, 3 milyar 700 milyon dolarlık tarım ürünü sattık. Buna karşılık 4 milyar 200 milyon dolarlık tarım ürünü aldık. Ve rapora göre dünyada kendi kendine yeten 10 ülkeden (aslında 7 ülkedir) biri olan Türkiye, bu önemli özelliğini IMF, iktidar ve bürokrat işbirliği ile kaybetmiştir. Tarım da ihracatçı durumdan ithalatçı olmaya zorlanıyoruz. Türk köylüsü ve çiftçisi giderek fakirleşirken, ABD ve AB çiftçisini aynı oranda zenginleştirmekteyiz. Yazık değil mi bu ülkeye, son 10 yıl içinde 163 milyar dolar faiz borcu ödedik. 65 milyonluk Türk halkı dış ülkelere ve Türkiye'de bir kaç yüz rantiyecinin ırgatlarıyız. Yakında toplanan verginin yüzde 95'i borç faizine ödenecek. Yeter artık buğday fiyatı için kriz yaşanırken; neden faiz ödemelerine dur denmiyor? Tarım ürünlerinin ihracattaki payı yüzde 13.8 düştü. Ancak ithalattaki pay ise giderek yükseliyor. Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Faruk Yücel'e göre: "Amaç Amerikan çiftçisinin elindeki stokları tüketmek. Batılıların hormonlu stokları Türkiye'de eritilmek isteniyor" 28 Mayıs 2001 tarihli Cumhuriyet Gazetesinde Özlem Yüzak'a ait "4 aşamalı sömürü klasiği" haberinde şu bilgiler vardır: "Son derece dikkatli bir ülke araştırmasının ardından mutlaka bir yardım stratejisi belirlenir. Ülkenin maliye bakanının eline "yeniden yapılanma anlaşması" tutuşturulur ve 4 aşamalı bir programın uygulanması talep edilir. Bu aslında kan emicilerin işbaşına geçtiği ölüm fermanıdır." Bu sözler ne IMF destekli ekonomi politikalarına muhalefet eden bir lidere ne de bir sendikacıya ait. Sözlerin sahibi, uzun yıllar Dünya Bankası'nda başekonomist olarak görev yapan, aynı dönemde eski ABD Başkanı Bill Clinton'ın ekonomi danışmanı konseyinin başkanı ve kabine üyesi Joseph Stiglitz'dır. 2 yıl önce IMF ve Dünya Bankası'nın politikalarını eleştirmeye başladığı için görevine son verilen Stiglitz, bugün küreselleşme karşıtlarının efsanevi kahramanı konumunda. Yüzde 51'i ABD Hazine'sine ait olan Dünya Bankası'nın ve IMF'nin, yeni dünya düzenini "yardım paketi" adı altında yayma girişimlerinin çirkinliğinin kurumun en etkin yöneticilerinden biri tarafından dile getiriliyor olması olayın önemini daha da arttırıyor. ABD Hazinesi tarafından "suskun kalması" yönündeki yoğun baskıya karşın Stiglitz, gerek kendi oluşturduğu internet sitesinde gerekse kamuouyunda fikirlerini açıklamaktan geri kalmıyor. İhale yolsuzluklarına adı karışan bürokrat ve siyasiler, 6 ayda yüzde 90'lara ulaşan akaryakıt, yüzde 70'lere ulaşan elektrik zamları, alelacele çıkarılmaya çalışılan yasalar, Stiglitz'in, Mayıs ayı başında anlattığı 4 aşamalı "ülkelere yardım" programının bir çeşit Türkiye versiyonu. Stiglitz'in anlattığı "ülkelere yardım stratejisi"nin ilk aşaması özelleştirme. Stiglitz bu noktada devreye siyasilerin girdiğini söylüyor. Devletin kurumlarının satışına itiraz yerine, siyasiler Dünya Bankası'nın isteğini "gönüllü olarak" yerine getirerek yerel eleştirileri dindirmeye çalışıyorlar ve elektrik ve su gibi şirketleri özelleştiriyorlar. Bu kurumların satış bedelleri üzerinden yüklü bir komisyonun varlığı ceplerini doldurmuş oluyor. "ABD hükümeti bunu çok iyi biliyor" diyen Stiglitz, 1995 yılında Rusya'da kamu kurumlarının elden çıkarılmasını örnek olarak gösteriyor. Stiglitz'e göre ABD Hazinesi'nin görüşü şu: "Satışlar çok güzel idi ve Yeltsin'in yeniden seçilmesi istendi. Bunun hileli bir seçim olup olmadığı ise o noktada hiç önemli değildi. İşin acı yanı, tüm bunların sonunda Rusya'nın endüstriyel varlıklarının ABD destekli Rus oligarşilerinin eline geçmesi oldu. Böylece Rusya'nın ulusal geliri yarı yarıya azaldı."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.