Bundan sonra intihar saldırıları asla durdurulamaz. İntihar saldırılarını tasvip etmek mümkün değil. Ama Filistin halkının ekonomik, psikolojik, sosyal durumu bu intihar saldırılarılarına müsaittir. Şaron iktidarda olduğu müddetçe Barış sürecine geri dönülemez. Beyrut Zirvesinde kabul edilen "Beyrut Deklarasyonu" Arap dünyasının vereceği en son tavizdir. Deklarasyonu İsrail kabul etmedi. Kabul etmesi Siyonizmi terk manasına gelir. Ortadoğu'da barışı ABD ve AB de istemez. Çünkü İsrail, Ortadoğu'yu karıştırmak maksadıyla kurulmuş, Osmanlı Devleti bu maksatla yıkılmış, Birinci ve İkinci Dünya Savaşı bu maksatla çıkarılmıştır. ABD 1948'den bu yana İsrail'e 233 milyar dolarlık silah, cephane ve askeri malzeme hibe etmiştir. Bu katliamın suçlusu yalnız Şaron değil, İsrail'e her yıl 9 milyar dolar (askeri, ekonomik) bağış yapan ABD'dir. İsrail'e dur demeyen, Arafat'ı suçlu, Filistin halkını terörist ilan eden ABD, AB ve bunların kuyruklarıdır. Her yıl vergi matrahlarından düşülerek 11 milyar dolar hediye eden çok uluslu şirketlerdir. Bush seçildiği günden bu yana Şaron'u 4 defa ABD'ye çağırdı. Ama Arafat'ı davet etmek şöyle dursun, devamlı suçladı. Dahası var, (emekli bir asker olarak ifade edeyim ki) tank ve uçak yapacak teknolojik güce sahip olduğumuz halde sadece tank modernizasyonu için (gelecek dahil) 3.3 milyar dolar ve daha nice ihalelerle İsrail'in savaş masrafını karşılayan Türkiye'dir. Zalime yardım eden onun zulmüne maruz kalır. Bu destek doğrudan ya da dolaylı olur. Hatta zulmü tasvip ve seyirci kalmak da zulme iştiraktir. İntifada savaşa dönüştü 1987'de başlayan Birinci İntifada 1992'ye kadar devam etti. 1993'te Oslo Antlaşmasıyla İsrail 1967 öncesi sınırlarına çekilmeyi ve Filistin'in bağımsız devlet olmasını kabul etmiş idi. Şaron 28 Eylül 2000'de Haremüşşerifi ziyaret ile İkinci İntifada, son günlerde Ramallah'ın işgali ile Filistin-İsrail Savaşı başladı. Şaron iktidar olunca savaş yolunu seçti. Bush iktidar olunca Şaron-Bush ikilisi Filistinlilere saldırı, zulüm, baskı katliam ve soykırım son derece arttı. Buna karşılık dünyada son Filistinli kalıncaya kadar misilleme yani intihar saldırıları devam edecektir. Binlerce Filistinli intihar komandosu gönüllü olarak sıra beklemektedir. Filistinlileri anlamıyorlar Arafat, canlı bombaları (intihar saldırılarını) önleyemez. Kalblerinde kin ve nefret olan kişi emir dinlemez. İsrail, saldırılarıyla milyonlarca kişinin kalbine kin yerleşmesine sebep olmuştur. Filistinlilerde bu öfke Müslüman, Hıristiyan, inançlı, inançsız, kadın, erkek, çocuk, solcu, milliyetçi fark etmiyor. İsrail yönetimi ve halkı Filistin halkının psikolojik durumunu bilmiyor ya da bilmek istemiyor. İsrail basını gerçekleri gizliyor. Evleri yıkılan, yakınları öldürülen, sokak ortasında soyulan, kafasına kurşun sıkılan, işsizlik ve sefalet içinde yaşama arzularını kaybeden Filistinli için ölüm çıkış yolu gibi görünüyor. İntihar saldırılarını Arafat'ın durduracağını sananlar hayal dünyasında yaşıyorlar. İntihar komandoları kuyrukta, İsrailli zenginler ise İsrail'den kaçmak için havaalanında...