Kıbrıs meselesinde taviz verilmez

A -
A +

Ege ve Akdeniz'de Türkiye sahilleri Edremit Körfezi'nden Kaşburnu'na kadar "Stratejik işgal" altındadır. Türkiye'nin açık denizlerle irtibatı sadece Kaşburnu ile İskenderun Körfezi arasındadır. "Annan Planı" kabul edilirse, KKTC'nin fiili ve hukuki varlığı sona erer. Bunun manası ise Türkiye'nin açık denizlerle irtibatı kesilir. Yani Türkiye "tecrit" edilir. Tarihte Hititler'den bu yana Anadolu'da devlet kuranların güvenliği ve devamlılığı Akdeniz ve Ege'de hakimiyetlerine bağlı olmuştur. Bu denizlerde hakimiyetini kaybeden Anadolu'daki devletler derhal yıkılmıştır. Sadece Osmanlı 1911-1918 arasında 7 yıl dayanabilmiştir. KKTC, Kıbrıslı Türkten çok 70 milyon Anadolu Türkünün varlık ve güvenlik meselesidir. Bu yüzden politikacı ve bürokratlar Kıbrıs meselesi ile ilgili beyanat ve kararlarında son derece dikkatli olmaya mahkûmdurlar. Annan Planı, tuzaklarla doludur! BM Güvenlik Konseyi Kıbrıslı Rum yönetiminin Kıbrıs'ın bütününü temsil ettiği kararı 1960 Kıbrıs Anayasası ve bunlara temel teşkil eden Londra ve Zürih Antlaşmalarına aykırıdır. Kaldı ki 13 Mart 1964 tarihinde İngiltere Rum yönetiminin Kıbrıs'ın tamamını (Kıbrıslı Türkleri) temsil edemeyeceğini Türkiye'ye resmen bildirmiş idi. Ne oldu ki bu görüşü ve kararını terk etti? Annan Planını İngilizler hazırladı ve Annan'a verdi. Türkiye Avrupa Birliğine tam üye olduğunda Kıbrıs meselesi kendiliğinden hallolur. Annan Planı ile Kıbrıs'ta taviz istenmesi, AB'nin Türkiye'yi kendi bünyesine tam üye hiçbir zaman kabul etmeyeceğine karine teşkil eder. Kaldı ki varsayalım Annan Planı tuzaklarına boyun eğip KKTC'de taviz versek bile AB, Türkiye'yi asla tam üyeliğe almaz. Her taviz başka bir tavizin tohumudur. Ege'de karasularının 12 mile çıkarılması yani Ege'nin Yunan (AB) gölü haline gelmesi, kıt'a sahanlığı, İstanbul'da surlar içinde Ortodoks dini devlet kurulması, Ayasofya'nın kilise haline getirilmesi, Heybeliada Rum Papaz Okulunun açılışı ve fakülte haline getirilmesi, Karadeniz'de Rum Pontus'u kurmak için şimdiden bölgede cumhuriyet öncesi Rumlara ait gayrimenkullerin tapu idarelerinden tespit edilmesi bu tavizlerdendir. Tanzimattan bu yana (istisnalar dışında) Türk politikacıları ve bürokratları neden gerçekleri görmedi veya görmek istemedi? Rauf Denktaş muhalifleri AB ve Rumlar'ın elinde maşa olanlar ya gafil ya da menfaat karşılığı ajanlardır. Bunlara göre: "KKTC'yi Türkiye'nin ve onun uzantısı Rauf Denktaş'tan kurtarmak lazımdır." Rauf Denktaş'a hain diyenlerin kendileri haindir. KKTC gençliğine Rauf Denktaş vatan, bağımsızlık, güvenlik, bayrak, devlet verdi. Oysa bu kişiler 1963-1974'teki gibi belalarını mı istiyorlar? Bugüne kadar Türkiye devekuşu misali, "başımı kuma sokarım, fırtına geçince başımı çıkarırım" politikası neticesi yol alamadı. Aslında 1974'te Kıbrıs meselesi hallolmuştur. Şimdiki suni Kıbrıs Meselesi AB ve ABD'nin Türkiye'yi yıpratma politikasıdır. Ve Kıbrıs Meselesi (sanal) yani hayalidir. KKTC gençlerinin önemli kısmının dini inançları zayıftır. Dini reddeden görüş bir ülkeyi asla ayakta tutamaz. Asıl tehlike dinden mahrum olmaktır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.