Ortadoğu, Kafkasya ve Balkanlar son yıllarda, savaş terör ve çeşitli çatışmalarla kan gölüne dönmüştür. Bu bölgelerde huzur, güven ve istikrar düzelmek şöyle dursun giderek kötüleşmektedir. Kıbrıs'a gelince 1974'ten bu yana dünyanın en huzurlu ve güvenli bölgesidir. Varsayalım İngilizlerin hazırladığı ve Annan tarafından iki tarafa verilen "Kıbrıs planı" bu haliyle kabul edildiği takdirde, çok yakında Kıbrıs'ın kuzey'i Filistin'in bugünkü haline dönüşecektir. Esasen Kiliseler Birliği, Birleşmiş Milletler, ABD ve AB'nin bu planın arkasındaki gizli hedefleri Kıbrıs'ta yeni bir Filistin ya da Çeçenistan meydana getirmektir. Türkleri imha planı (AKRİTAS) bu plan ile icra edilecektir. Türkiye, askerini çektiği ve müdahale hakkını gerçekleşmesi mümkün olmayan Avrupa Birliği hayali ile kaybetmiş olacağından ve AB'ye karşı savaş açamayacağına göre Kıbrıs'ta Kıbrıslı Türklerin soykırımına seyirci kalacaktır. "Ver kurtul" kampanyası! Türkiye'de ve KKTC'de Kıbrıs'ı ver kurtul kampanyası bütün hızıyla devam etmektedir. Geçmişte en yüksek düzeyde görev alanlardan, yazarı çizeri, politikacısı KKTC'nin ENOSİS'i için adeta yarışmaktadırlar. KKTC'nin ve Kıbrıslı Türklerin sonu olacak olan Annan planına adeta bir fırsat ve zafer gibi lehinde destekler çığ gibi artmaktadır. Kıbrıs'ta muhtemel tehlikeyi gören Rauf Denktaş ve parmakla sayılacak kadar az kişiler (ben dahil) neredeyse "hain" ilân edilmemiz an meselesidir. Bir milletin beyni bu derece yıkanması ve yalnız KKTC'nin değil Türkiye'nin de hayati menfaatlerine sayısız tuzaklarla dolu bu planı desteklemeleri tarihte eşine rastlanmayan bir "gaflet" abidesidir! Anlaşma değil ölüm fermanı Annan planı en az 100'e yakın tuzakla doludur. Katı bir zaman sınırı koymak, tarafları sıkıştırmak ama müzakere masasında sonuç almadan kalkılmasını ön gören bu plan KKTC ve Türkiye için ölüm fermanıdır. Bu plan ile Kıbrıs Girit'ten çok daha kötü olur. Emekli bir subay ve ayrıca ihtisası "harekât subayı" olan bir kişi olarak söylüyorum; bugünkü sınırlarda en ufak tadilat KKTC'nin savunmasını zorlaştırır. Verilmesi istenen topraklar KKTC'nin en verimli ve gözünün alabildiği kadar narenciye bahçesiyle dolu ve ihracatının yüzde 75'ini temin eden arazilerdir. Ayrıca KKTC'nin su kaynakları verilmesi istenen bu arazilerdedir. Zaten su sıkıntısı çeken KKTC bu arazilerin terki ile çölden farksız olur. AB kimliği uğruna Rumlar toprak düzenlemesine yüzde 64 hayır derken; maalesef Kıbrıslı Türklerin yüzde 70'ten fazlası AB kimliği uğruna bu plana destek vermektedir. Şurası bir gerçek ki, KKTC'nin yüzde yüzü evet dese bile bu plan Türkiye'yi kuşatma planıdır. KARPAZ'ın Rumlara verilmesiyle İskenderun Körfezi ve Türkiye'nin petrol tesisleri kuşatılmış olacaktır. Esasen İnönü'nün Lozan ve bilahare 2. Dünya Savaşı sonrası (On iki Ada) ve Ege politikasıyla Türkiye, Ege'de ve Akdeniz'de Edremit Körfezinden Kaş Burnu'na kadar Yunanistan'ın stratejik işgali altındadır. Açık denizlerle kapımız Kaş Burnu-İskenderun Körfezidir. Annan planı ile açık denizlerle irtibatımız kesilecektir. Bu plan bu şekliyle kabul edilemez!..