Madenlerimizi kime saklıyoruz?

Neden maden varlıklarımızı işletmiyoruz? Neden IMF'ye el açıyoruz ve Bush cuntasının vereceği bir avuç dolar için, bu siyonist çetenin cinayetlerine destek veriyoruz? Çünkü maden ile ilgili mevzuat öyle bir hazırlanmış ki; madenleri işletmek adeta imkansız olmuş! Yahu varlık içinde yokluk çekiyoruz. Adeta altında hazineler gömülü bir kulübede yaşıyoruz. Acaba dış güçler (ABD ve AB) Türkiye'nin yeraltı servetlerini Büyük Ermenistan ve Nil'den Fırat'a Büyük İsrail için mi saklıyorlar? Eski Bakanlardan Zekeriya Temizel'e göre Bush cuntasının Türkiye'yi savaşa sokmasının asıl hedefi, Türk ekonomisini çökertip dünyanın en az yüzde 63 bazılarına göre 70 hatta 80 rezervine sahip olduğumuz ve 21. asrın yakıtı olan BOR'u gasp etmektir! 132 ülke içinde maden zenginliğimiz 10. sıradadır. Gerekli yatırım yapıldığında her yıl maden gelirimizin en az 9 milyar dolar olmaması içten bile değildir. Bu madenler bizde var! Örneğin: Altın: 43 bin ton olan dünya altın rezervinde, 20 bin ton ile Güney Afrika birinci sıradadır. Türkiye 6 bin 500 ton altın ile 2. altın rezervine sahiptir. Ankara Ticaret Odasının hazırladığı rapora göre; Türkiye'de 24 ilde 580 noktada altın rezervi mevcuttur. 70 milyar dolarlık bu servet ekonomiye katıldığında katma değeri 600 milyar dolardır. Altın rezervinde ABD 4 bin 700 tonla 3'ncü, Kanada 1770 ton ile dördüncü ve 1400 tonla Avustralya beşinci sıradadır. Bor: Madenlerin efendisi adı verilen bu maden, sanayide 300'e yakın alanda kullanılır. Uzaya gönderilen araçların yakıtı Bor'dur. Tomahawk füzeleriyle, yarasa adı verilen F-117 savaş uçaklarının yakıtı da bordur. ABD'de yapılan bir araç bor ile çalışmaktadır. Saatteki hızı 80 km, menzili 500 km ve sarf edilen yakıt 1 (bir) kilo bordur. Çevre kirliliği yok. İnfilak ve yanma tehlikesi hiç yok. Rezervimiz 2.5 milyar tondur. İşlendiğinde son derece büyük gelir kaynağıdır. Fransa Türkiye'den aldığı boru işleyip tam 800 misli fiyatla bize satıyor. Yunanistan bile bizden bor alıp işleyip Rusya'ya satıyor. Peki biz neden işletemiyoruz? Tamam ABD ve AB teknolojisini vermiyor olabilir ama neden bir Japonya ile işbirliği yapılmıyor? Diş macunundan deterjana ve cama kadar 300'e yakın sektörde ham madde olan bor yapay organ, gaz türübini, fiber optik motorlar, kondansatör, kesici takımlar, uçak yakıtları, optik mercekler, pil ve güneş pilleri, boya yapılan ve kaplama malzemeleri, mekanik sızdırmalar, nükleer reaktör, elektronik parçalar gibi daha nice alanlarda kullanılmaktadır. ATO Başkanı Sinan Aygün'ün: Aklımızı kullanmazsak bor başımıza bela olur. (Irak'ın petrolü gibi) uyarısına da kulak vermek gerektiğine inanıyorum. Toryum: Dünyada rezerv 1 milyon 200 bin ton. Türkiye 800 bin tonla birinci, Hindistan 300 bin tonla ikinci sırada gelmektedir. Bilim adamlarına göre 1 ton toryum 1 milyon ton petrole eş değerdedir. 2. asırda nükleer santrallerin yakıtıdır. Türkiye'deki parasal değeri 120 trilyon dolardır. (iç ve dış borç 220 milyar dolardır) Petrol: Shell Araştırma Genel Müdürü Antony Hages uzaydan çekilen fotoğraflara ve raporlara dayanarak: "Petrolle ilgilenen herkes bilir ki, Türkiye bir petrol okyanusu üzerinde oturmaktadır." şeklinde görüş bildirmiştir. Hidrojen: Bilim adamlarına göre 21. asrın sonunda tamamen (temiz enerji) hidrojene geçilecektir. Tokyo'da hidrojenle çalışan 2 enerji santrali vardır. Honda ve Toyota firmaları hidrojenle çalışan motorlu araçlar yapma peşindedir. Prof. Dr. Nejat Veziroğlu'na göre. "Türkiye çok zengin hidrojen kaynaklarına sahip. Bu zenginliğin farkında değiliz. Türkiye hidrojen deposudur. Karadeniz'de bol miktarda hidrojen sülfat var. Türkiye, enerjisini kullanırsa dünyanın enerji merkezi olur." Diğer enerji kaynakları: Güneş, rüzgar enerjisi ve yeraltındaki sıcak su kaynakları bakımından Türkiye dünyanın en zengin ülkeleri arasındadır. Tuz Gölü'nün altı doğalgaz rezervi ile doludur. (Doğalgaz deposudur) Pahalı enerji için ucuz enerji, hidrolik ve termik santrallerin üretimi kısılıyor. Nedeni dışarıyı zengin etmek için mi? AKP iktidarından ben dahil bu ülkede yaşayan herkes umutlarımızı yeşertmesini istiyoruz. Ne dersiniz çok şey mi bekliyoruz?