Mazi bugünün, bugün ise yarının köprüsüdür. Mazi ile irtibatını kesen milletler tarihin sayfaları arasında kalıp, yok olmaya mahkumdurlar. Kaldı ki Osmanlı Devletinin 636 yıllık mazisi, zafer ve fetihlerle dolu olduğu gibi; medeniyetin temelini teşkil eden her konuda zirveye tırmanmıştır. Asırlarca 40'a yakın milleti ve etnik grupları Osmanlı çatısı altında huzur ve güven içinde yaşamasını temin etmiştir. Bugün kan gölüne dönen Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkasya'da insan haklarına son derece saygılı olmuştur. Osmanlıda Sultana karşı bile hukukun üstünlüğü hakim idi. 1945-1948 yılları arasında Bursa Işıklar Askeri Lisesinde iken, izinli olduğum her gün aşıkı olduğum Seyyid Emir Sultan Kaddesallahü sırrehü hazretlerinin o tarihte kapalı olan mübarek türbesinin önünde ağlayarak dua ederdim. Dilerseniz size bu büyük zatla ilgili bir olay anlatayım: Emir Sultan hazretleri (13. asırda) Yüksek Mahkeme Başkanıdır. Bir davada Osmanlı Sultanı Yıldırım Bayezıd Han'ın şahid olarak dinlenmesi gerekir. Osmanlı Sultanına "Namazlarını cemaatle kılmadığı şayiası olan şahidin, aksini ispat edinceye kadar şahitliğini kabul etmiyorum" der. Bunun üzerine Yıldırım Bayezıd Han, şu anda ismini taşıyan semtte Sarayının yanında Yıldırım Bayezıd Camii'ni yaptırır ve cemaati aksatmaz. (Kaynak: Osmanzade Taib'in Hadikat üs Selatin isimli eser.) Osmanlının insan haklarına saygısı Fatih Sultan Mehmed Han Macar Kralı Hünyad'a elçi gönderir ve şu soruyu sorar: "Sırbistan idarenize terk olduğu, ya da cebren idareniz altına aldığınız takdirde Ortodoks Sırplara nasıl davranacaksınız?" Macar kralının cevabı: "Sırbistan'daki bütün Ortodoks kiliselerini yıkıp yerlerine Katolik mezhebinin kiliselerini kuracağım. Onlar nazarımızda kafirdirler. Kafirlere hayat hakkı yoktur." Fatih'in bir süre sonra cevabı ise: "Sırbistan'ı biz fethedersek camiler kuracağız ama Sırpların serbestçe dini vecibelerini yerine getirmelerine de hassasiyet göstereceğiz." (Millet kütüphanesinde Evliya Çelebi Seyahatnamesi yazma nüshasının birinci cilt 36. sayfası ve Abdurrahman Adil'in Hâdisat-ı Hukukiye yıl 1923 12. cüz sayfa 185-186) Ama bu hoşgörü iklimini seneler sonra Sırplar ne yaptı? Sırbistan, Makedonya, Bosna-Hersek, Kosova ve diğer bölgelerdeki binlerce Osmanlı eserlerini (çoğu cami) imha etti. Geri kalanları Bosna-Hersek'te yaptığı katliamda yakıp yıktı. Yıkılıp yakılamayan camileri ise Vehhabiler (Suudiler) tamir maskesi ile temelden yıkarak kendi ruhsuz mimarilerini yerleştirdiler. Osmanlının hoşgörüsü Belçika Başbakanı Guy Verhotstadt'ın, Kasım 2002 içinde verdiği şu beyanat önemlidir: "Bazıları tek kültürlü bir Avrupa rüyası görüyorlar. Avrupa Birliğinin hoşgörü alanında Hıristiyanları yüzyıllarca barındıran Osmanlılardan geri kalması kabul edilemez. Osmanlı 500 yıl boyunca Balkanların büyük bölümüne hakim oldu. Bu yüzyıllar boyunca Avrupa'nın en güçlüleri arasında yer aldı..." 1807 tarihinde Paris'te basılan Th. Thomton Etat Actuel de la Turque Cilt- 1 sayfa: 362 "Osmanlılar insana çok değer verirler. Çünkü Kur'an-ı kerim öyle diyor. Bu durumda insana baskı ve şiddet uygulanabilir mi? Asla" Azılı Türk ve İslâm düşmanı Comte de Marsiyli'nin (L'etat militaire de L'Empire Ottoman la Haye "1732 yılı" sayfa: 31) "Anlaşılacağı gibi Osmanlı Devleti bir aristokrasi değil, bir demokrasidir." Not: Sevgili okuyucularımın Mübarek Ramazan-ı Şerif Bayramını tebrik ederim. Duacıyım. Dualarınızı beklerim...