Misyonerler Afrika'da ne âlemde!

A -
A +

Misyonerler hedef ülke seçtiği Türkiye ile birlikte, Orta Asya'da Türk ülkeleri, Balkanlar, Kafkasya, Avrasya, Orta Doğu ve İslam ülkeleri gibi Afrika ve münhasıran "kara Afrika"da (sahra altı Afrika) son derece faaliyet içindedir. 1900 yılında Afrika'da Hıristiyan sayısı yüzde 7 idi. Bu sayı bir asır içinde 7 misli artmış yüzde 49'u bulmuştur. Hıristiyan olanlar yalnız mahalli dinler mensubu değildir. Müslüman olanlardan da mürted olup, Hıristiyan olanlar giderek artmaktadır. Malavi'de bir zamanlar Müslümanların sayısı yüzde 70'in üzerinde idi. Bugün ise resmi istatistiklere göre yüzde 20 gayri resmi yüzde 40'tır. Aradaki nüfus misyoner faaliyetleri ile Hıristiyan oldu. Misyonerler gençleri papaz olarak yetiştirip, yerli halk vasıtasıyla Hıristiyanlığı yaymaktadır. Afrika halkı müziğe düşkündür. Yerli müzik, ritim ve ilahiler kiliselerde birlikte kullanılmaktadır. Afrika'da II. Vatikan Konsülünden bu yana Hıristiyan olanlar yüzde 400 artış gösterdi. Son 2 yılda 300 bin Müslüman, Hıristiyan yapıldı. Bir zamanlar Mozambik'te Müslüman sayısı yüzde 60'tan fazla idi. Bugün yüzde 20'lere düştü. Petrol zengini ülkeleri Hıristiyan Batı sömürmekte ve bu paralarla Afrikalı Müslümanları misyonerler vasıtasıyla sonsuz cehenneme atmaktadır. Kabile ve devlet başkanları Misyonerler çeşitli menfaat ve rüşvetlerle kabile, devlet başkanı ve kral gibi kişileri Hıristiyan yapmaktadır. Afrika halkı kabile reisinin dinine tabi olur. Bölgede Ehl-i sünnet Müslümanlarının faaliyetleri birkaç kuruluş dışında hemen hemen sıfırdır. Vehhabi, İsmaili, Kadıyani ve Behai gibi gruplar ise İslamiyet maskesi altında kendi inançlarını yaymaktadır. Afrika ülkeleri sözde bağımsız oldularsa da misyonerlerin Hıristiyanlığı yayması ile sömürge sistemi eskisi gibi devam etmektedir. Papua Yeni Gine'de 1950 yılında nüfusun yüzde 7'si; bugün yüzde 97'si Hıristiyandır. Ama ne acıdır ki, Müslümanlar bu durum karşısında çok aciz hem de seyircidir. Avrupalılar her dem kendilerini dünya milletlerine "medeniyet götüren" olarak tanıtırlar. Ama görünen o ki, son birkaç asırdır Hıristiyan Batı çok sayıda medeniyeti ve yüzlerce kültürü imha etmiştir. Batı'nın stratejisi kültür emperyalizmi ve misyoner faaliyeti ile milletlerin kültürünü, dinini, dilini, örf ve âdetlerini dejenere ve imha etmek olmuştur. Avrupalı gittiği ülkeleri kültür potasında eriterek kendi kültürünü ilkah eder. Asimile edemediği millet ve toplulukları çeşitli yollarla imha eder. Soykırım yapar. Geri mi, ileri mi? Irkçılığın menşei Avrupa'dır. Kendi düşünürleri insan ırklarını "ileri ırklar" ve "geri ırklar" olarak kategorilere ayırdılar. Arthur de Gobineau, insan ırklarını "merdiven teorisi" ile sınıflara ayırır. Ona göre geri ırklar "en geri zeka düzeyini aşamamıştır." Avrupalı beyaz ırkı ise şöyle anlatır: "Güzeli eksiksiz anlatmak mümkün olmadığı için, onun karakteristikleri bu kadar kısa özetlenemez. Onur bu ırkın en önemli özelliğini oluşturur." Avrupalı aydınlar Türkleri, "Barbar Türkler" ve "Vahşi Türkler" Darwin'in "sosyal Darwinizmi" ise Avrupalı ırkların ileri ırklar olduğunu savunur ve Avrupalı dışında olanları geri ırk sayar. Darwin'in 3 Temmuz 1881 tarihinde W. Grahama yazdığı mektupta: "Avrupalı ırklar olarak bilinen medeni ırklar, hayat mücadelesinde Türk barbarlığına karşı galip gelmişlerdir. Dünyanın çok daha uzak olmayan bir geleceğine baktığımda, bu tür aşağı ırkların çoğunun medenileşmiş yüksek ırklar tarafından yok edileceğini görüyorum." Maalesef görüşlerini hızlı bir şekilde savundukları Darwin'in onlar hakkındaki görüşleri işte bu. Benim anlayamadığım; akla, ilme, dine ve mantığa aykırı evrim teorisini ilim gibi göstermekten ne anladıkları!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.