18 Temmuz 1998'de İngiltere'nin Cantenburg Katedrali'nde "14. Lambeth toplantısı" yapıldı. Dünyadaki Anglikan Kilisesinin üst düzey din adamlarının katıldığı bu toplantıda Hıristiyanlığın yeni hedefleri olarak seçilen Asya'daki Türk cumhuriyetleri, Orta Doğu halkları ve Müslüman ülkelerde misyonerliğin yaygınlaştırılması kararlaştırıldı. Orta Doğu Tarih Bölümünde Doç. Dr. Ömer Turan: "Osmanlı İmparatorluğunda misyoner faaliyetlerinin sonuçlarının sadece dini olmakla kalmadığını, imparatorluğun yıkılmasında ve kötü tanıtılmasında da etkili olduğunu ve şu anda Osmanlının vârisi ve en büyük parçası olan Türkiye'yi Hıristiyanlaştırmak adına misyonerlerin arkasında Batı'nın olduğunu" ifade etmiştir. Çağdaş Eğitim Vakfı'nın Mayıs 2002'de İstanbul Sanayi Odasının Odakule'deki panelinde konuşan üniversite öğretim görevlileri; misyonerlerin arkasında ABD ve Avrupa'nın olduğu görüşünde birleşmişlerdir. Kenya'nın Za Nişen gazetesinin 25 Şubat 2004 tarihli sayısındaki habere göre: Kenya İmamlar ve Vaizler Meclisi Genel Sekreteri Muhammed Halife, ABD'nin İslâm okullarına para yardım teklifini reddettiğini açıklamıştır. Bu yardımın arkasında gizli planları olduğunu, okulları kendi kontrolleri altına alıp, dine aykırı görüşleri gençlere aşılamak istediklerini söylemiştir. Aynı ABD insani yardım amaçlı Harameyn Cemiyetini yasaklıyor. Teröre savaş maskesi altında İslâma savaş açıyor ve İslâm ülkelerini işgal ediyor, demiştir. "Milletlerarası evlat edindirmede çocukların korunması hakkında Lahey Sözleşmesi" misyoner faaliyetinin bir koludur. 43 ülke ve Türkiye bu sözleşmeyi imzalamıştır. Çocuk Esirgeme Kurumu yurtlarındaki kimsesiz çocuklara başka ülkelerden ebeveyn edinme yolu açılmıştır. Bu ise Müslüman çocukların Hıristiyanlaştırılmasının meşru ve hukuki kılıfıdır. Ayrıca çocuk köyleri ile misyoner faaliyetleri meşru zemine taşındı. Laikliği resmi din olarak benimseyen Fransa Katolikliğin yayılmasına sevinir ve misyoner okulları ile faaliyetlerini destekler. Asla kötülemez. 19 Haziran 1999 tarihli le Monde (lö Mond) ile la Croix (la kruva) "Allah'ın askerleri iman kıvılcımları çakıyor" diye sevinç çığlıkları atıyor ve misyoner faaliyetlerini göklere çıkarıyordu. Hadise ise katolik misyonerler Kuzey Kore sınırında karakol kurmuşlardı. Açlık, kıtlık ve baskı yüzünden sınırdan kaçan Kuzey Korelilere karınlarını doyurmadan kafasını Hıristiyanlık inancı ile dolduruyorlar. Güney Kore'nin yüzde 20'si Hıristiyandır. Ve Türkiye'deki dış ülkeden gelen misyonerlerin çoğu da Güney Korelidir. Neden misyonerler ön cephede? Geçmişte Sovyetler Birliğinin dağılacağını, Irak'ın işgali, Çeçenistan, Bosna Hersek ve Kosova hadiselerini en az 20 yıl önce haber verdiğim için "bunak" sözlerine muhatap oldum. Şimdi yine söylüyorum: Batı, tarihinin sonuna gelmiştir. Batı medeniyeti komada hatta bitkisel hayattadır. Teknolojisi, askerî gücü, ekonomik refah seviyesi çok yüksektir. İslâm Dünyasını silah gücü ile asla işgal edemez. ABD ve destekçileri Irak'ta giderek batmaktadır. Esirlere yapılan ahlâksızca işkenceler asla unutulamaz. Irak'ta sadece Mart ayında 100 ABD askeri öldürülmüştür. 56 İslâm ülkesi savaşla ele geçirilemez. ABD uşağı diktatörler de miadını doldurmuştur. Son kullanma tarihleri çoktan geçmiştir. İslâm Dünyasını silah gücü ile işgal ve sömüremeyeceğini anlayan Batı; misyoner faaliyeti ile Haçlı Seferi açmıştır. Hedef Müslümanları Hıristiyanlaştırmak en azından İslâmiyetten koparmaktır. 21. asır Batı'nın İslâmı kontrol altına almak için savaş açtığı yüzyıl olacaktır. Nihai zafer İslâmiyetin, hezimet ise misyonerlerin ve Hıristiyanlığın olacaktır. Sadece kimlik kartında İslâm yazan kalbinde İslâmın zerresi olmayan (bir kaç bin) insanı, Hıristiyan yaparak zafer kazandık zannetmesinler. Batı efsanesi artık ölüm komasındadır.