Avrupalı ülkeler nüfuslarının çoğalması ve genç nüfus artışı için son derece cazip destekler vermesine rağmen ve yazarları, pedagogları "Kariyer yapma doğum yap" sloganını feryad ederken; konuyu bilmeyen bazı Türk yazarlar ve bürokratlar; sayın Başbakanın sözlerine ateş püskürmektedir. Türkiye şu anda Avrupa'da en genç nüfusa sahip ülkedir. 2012 yılında Türkiye'de 60 yaş üstündeki nüfus yüzde 7 ve 2039 yılında yüzde 14 olacaktır. Uluslararası Çalışma Örgütüne göre 60 yaş üzeri yüzde 14 olan ülke yaşlı ülke sayılır. Ve nüfus artışı yüzde 2.1'den aşağı olan ülkenin nüfus azalması ve yaşlanması gerçekleşir. Ne hazindir ki, bir yazar sayın Başbakanı Mao'ya benzetti. Kaldı ki Mao Çin'de nüfus dengesini bozdu. Başbakan ise yapıcıdır. Çin'de bekârlık sultanlık değildir. Çin'de evlenecek genç erkekler aynı yaştaki kızlardan 18 milyon fazladır. Çin'in kırsal bölgesinde 100 kıza 122.85 erkek ve Çin genelinde 100 kıza 119.58 erkek düşmektedir. 2030 yılında ise 20 ile 45 yaş arası erkekler, kadınlardan 30 milyon fazla olacaktır. Mao'nun 1983 yılında Kissinger ile görüşmesinde kızların sayısı erkeklerden 10 milyon fazla idi. Mao bunları ABD'ye göndereyim dedi. Kissinger kota müsait değil şakasını yapmıştı. Mao bir çocuktan fazlasını ve kadınların 20 yaşından önce doğumunu yasakladı. Gayrimeşru ilişkiler ve gayrimeşru çocuklar Çin'de arttı. Mao'nun baskısı ile doğum oranı binde 21'den binde 5'e düştü. 500 milyon kadının hamileliği önlendi. Kız çocuklar kürtaj ya da doğum sonrası katledildi. Geleneksel erkek çocuk meyli ile Çin'de denge bozuldu. Çin gibi Avrupa'da da nüfus dengesi bozuldu. Avrupa yanlış yaptık diye şimdilerde ağlıyor. Türkiye'de ortalama çocuk sayısının 1'e inmesinin bir nesil sonra yetişenlerin aile içinde yapılanamamaya sebeb olacağı; yani dayı, amca, teyze, hala ve kuzen gibi yakın akrabalık ilişkilerinin neredeyse ortadan kalkacağı görüşü hakimdir. Bizler anne baba olarak her zaman çocuğumuzun yanında olamayacağız. Dolayısıyla çocuğumuzun hayatta tek başına kalması akrabalık bağı olarak bir dayanağının olmaması o çocuğa yapılan bir kötülüktür. Maalesef Türkiye'de boşanmalar da artmaktadır. 1993 yılında 27 bin 725 olan boşanma, 2003'te yüzde 80.7 artarak 50 bin 108'e tırmanmıştır. İstatistikler ise evliliklerinde daha bir yıl dolmadan boşananların sayısının 10 yıl içinde yüzde 40.8 arttığını göstermektedir. 1960'lı yıllardan sonra Türkiye'de nüfus artışı yüzde 3'e yükseldi. Dış güçlerin baskısı ve telkini ile bu oranın ülkenin iktisadi kalkınmasını engellediği ileri sürülerek "Nüfus planlaması" devlet politikası haline getirilmiştir. Asıl hedef Türkiye'nin 100 milyona ulaşmasını önlemek idi. 2827 sayılı Nüfus Planlaması hakkındaki kanunun 5. maddesine göre kürtaja izin verilmiştir.