Önümüzdeki günlerde İsrail'den bir heyetin gelmesiyle birlikte, MANAVGAT ÇAYI'nın yalnız suyu değil muhtemelen çayı ve etrafındaki en az 2 km genişliğindeki arazi de, kira maskesi adı altında İSRAİL'E SATILACAKTIR haberleri ne derece doğrudur? Yetkililer bu konuda net bir açıklama yapmıyor. Çünkü kredi ve IMF maskesiyle dünyaya hükmeden "FEDERAL REZERV" böyle istiyor. Nasıl ki, Telekom Anayasaya aykırı olduğu halde 4 saatlik yıldırım hızı görüşmeyle IMF'nin talimatı ve Bush'un ültimatomuna uyularak kabul edilimiştir. Aynı şey bu konuda da gösterilebilir?! Türkiye'nin dövize ihtiyacı varsa, Mahir Kaynak'a göre sadece Konya 15 milyar dolar temin eder. Sabah Gazetesi'nin 12 Mayıs 2001 tarihli sayısının 11. sayfasında şu haber yer alıyordu: "Sayın Derviş, 22.5 milyon dolarımız bagajda bekliyor. Bölgelerinin elektrik dağıtım ihalesini kazanan birçok kuruluştan biri olan Şanlıurfalı işadamları paralarını çantaya koyup Derviş'e gidecekler. Ve (Her işimiz hazır, atın imzayı alın parayı) diyecekler." Ama maalesef iktidar IMF'den kredi için bu şerefli milletin gururunu kıracak hadiseleri hiçe sayarak IMF kapısından medet ummaktadır. Halbuki millete gidilse 50 milyar dolar temin edilir. Ancak iktidar millet ile kopuktur. Son 10 yılda dış ülkelere 163 milyar dolar dış borç faizi ödedik. Yazık değil mi? Bu borç sayesinde ülke rehin alınıyor! Telekom, TEKEL, Manavgat Çayı neden bu ülkenin insanına satılmıyor? Acaba böyle bir olaya Bush ve IMF mi müsaade etmiyor? Türkiye su zengini bir ülke değildir. Türkiye Dışişleri Bakanlığının Ekim 1994 ve Haziran 1996 yıllarında neşrettiği "Ortadoğu'da Su Sorunu" kitabının giriş kısmını aynen nakletmeden önce şunu söylemek istiyorum; Manavgat Çayı'nın suyunu bile satmak Dışişleri Bakanlığı'nın Bölgesel ve Sınıraşan Sular Dairesi'nin görüşlerini tekzib mahiyetindedir. Millet IMF'nin güdümünde olarak değerlerimizin satışına karşıdırlar!.. Kendi prensiplerini çiğneyenlere nasıl güvenelim. IMF ve Bush'un değil, milletin isteklerine uymak gerekir. Burdan iktidara söyliyeceğim söz sadece şudur; Sizi o makamlara seçen halkı gözardı ediyorsunuz!.. Türkiye'nin Ortadoğu'daki komşuları olan Suriye ve Irak'la aralarındaki su sorunları hakkında bazı bilgiler ve değerlendirmeler aşağıda sunulmaktadır. Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için ve pratik bazı nedenlerle, açıklamaların, konuyla ilgili bazı sorulara verilen cevaplar şeklinde düzenlenmesinin yararlı olacağı düşünülmüş ve bu el kitabının hazırlanmasında böyle bir yöntem benimsenmiştir. 1- Ortadoğu'da su problemi nedir? 2- Ortadoğu'daki su sorununun niteliği ve özellikle Türkiye ile ilgili boyutu aşağıdaki paragraflarda özetlenmektedir: A Genel Durum 3- Ortadoğu'da su sorunu son dönemde uluslararası planda ve kamuoyunda üzerinde çok durulan, görüşler üretilen ve tartışılan bir konu haline gelmiş bulunmaktadır. Su sorunu uluslararası düzeyde ele alınırken değişik unsurlara değinildiği gözlenmekle birlikte, ana hatlar itibariyle aşağıdaki veri ve yaklaşımların ağırlık kazandığı izlenmektedir: -Ortadoğu'da mevcut su kaynakları ihtiyaçları karşılayamayacak hale gelmiştir. -Bölgede yakında ciddi bir su kıtlığı ortaya çıkacaktır. Bunun sonucu olarak su, Ortadoğu'daki gelecek savaşların başlıca potansiyel nedeni olmaya adaydır. 4- Arap ülkelerinin hemen hemen tamamı sınıraşan nehirler açısından aşağı kıyıdaş ülkeler oldukları ve su açısından fakir oldukları için, su konusunda bu ülkeler arasında kolaylıkla dayanışma sağlayabilmektedir. 5- İsrail, 1967 harbi sonrasında işgal ettiği topraklar vasıtasıyla Şeria nehrinin kollarını kontrol etmekte ve bu nehrin sularından azami ölçüde istifade etmektedir. İsrail ayrıca, işgal ettiği Güney Lübnan'da Litani nehrinden su çekmekte, yine işgali altında tuttuğu Batı Şeria'daki yeraltı su kaynaklarını kullanmaktadır. İsrail'in yıllık su ihtiyacının %40'ı bu yeraltı su kaynaklarından gelmektedir. Bu şekilde İsrail'in bugün kullanmak durumunda olduğu su kaynaklarının tamamına yakını, işgal suretiyle üzerinde fiilen kontrol kurduğu yakın bölgelerden gelmektedir. İsrailli bazı yetkililere göre, İsrail'in bu bölgeler üzerindeki kontrolü kaybetmesi, İsrail'in su kaynaklarından mahrum kalmasına yol açabileceği gibi, varlık ve güvenliğini de tehlikeye sokacaktır. Bu endişe nedeniyle dünyaca tanınan bazı su uzmanları İsrail'in işgal altındaki topraklardan taviz verebileceğini, ancak bu bölgelerdeki su kaynaklarından vazgeçmeyeceğini ifade etmektedir. Bu niteliği ile su, İsrail ile Arap komşuları arasında barış tesisini koşullandıran bir unsur halene dönüşmektedir."