Osmanlı'nın mirası

A -
A +

Osmanlı İmparatorluğunun asırlarca süren hakimiyet döneminde iktidarının devam etseninin yegane sebebi adaletli oluşu, halka hizmeti Hakka hizmet olarak görmesi ve yaratılanı sevmesi Yaradandan ötürü diye özetleyebiliriz. Bıraktığı eserlerde bu nişanı fazlasıyla görmek mümkündür. Gittiği her karış toprakta kendisini ve misyonunu yaşatacak eserleri birer mühür olarak bırakmıştır. Zaten bir misyonun devamlılığı da yaptığın eserler ve bıraktığın değerler manzumesi değil midir? Osmanlı'nın 20. asra kadar yaptığı vakıflar insan aklının alacağı bir şey değildir. Öyle ki kuşlara yem için dahi vakıf kurması ecdadımızın bütün mahlukata gösterdiği merhametin bir nişanıdır. Miras yok ediliyor Bugün Batı, "Osmanlı'nın bıraktığı yerden birisi çıkar da bayrağı yükseltebilir!" düşüncesi ile her türlü tedbiri almıştır. Maalesef bir asra yakın bir zamandan bu yana içte ve dışta bu politika ile iştigal olunmaktadır. Bilhassa Balkanlar'da Türk varlığı acımasızca tahrip edilmiştir. Bir dönem Balkan ülkelerinde yaşanan olaylar Türk varlığını Balkanlar'dan söküp atmanın son halkası değildir. Bosna-Hersek Savaşı esnasında Sırplar Osmanlı mirasının belli başlı eserlerini bir bir ortadan kaldırdı. Bu da gösteriyor ki, Balkanlar'da Osmanlı'nın kendisi, misyonu yok edildikten sonra eserleri de yok edilmektedir. Bu mesele sadece Osmanlı meselesi değildir. Türkiye'nin meselesidir. Osmanlı'yı tasfiye hareketi aslında, Türkiye'nin tasfiyesidir. Ancak dünyada yaşanan kaoslar, çatışmalar Osmanlı'ya duyulan özlemi artırmıştır. Zulüm görenler "Neredesin Osmanlı?" diye feryat ediyorlar. Balkanlar, Orta Doğu, Kafkasya, Kuzey Afrika velhasıl dünyanın her köşesinde Osmanlı'nın adaleti ve huzuru, adeta aşıkın maşuku arayışı gibi aranmaktadır. Tarihin her devrinde çeşitli milletleri, dilleri, örf ve adetleri bir inanç ve faktör etrafında toplayıp imparatorluklar kurulmuştur. Ama en uzun ömürlü olanı 642 yıl yaşayan Osmanlı Devleti olmuştur. Anadolu Türkünün tarihî fonksiyonu yeniden dünyaya düzen vermek ve adalet dağıtmaktır. "Biz Batı'nın Orta Asya'ya açılan penceresi ve Orta Asya'nın Batı'ya köprüsüyüz" edebiyatı bir aldatmacadan ibarettir. Prof.'a kulak verin! Prof. Dr. Muhammed Harb, vaktiyle Mısır'da Osmanlı Araştırmalar Merkezini kurmasındaki gayesini şöyle anlatır: "Birinci plandaki hedefim; Araplarla Türkler arasındaki kesilen kuvvet bağını yeniden kurmaktır. Neden? Çünkü Türkler, Osmanlı Devletinin vârisleridir. İkinci olarak Orta Doğu bölgesinin stratejisi sebebiyle eğer Araplarla Türkler arasındaki samimiyet, uhuvvet yeniden kurulmazsa, stratejik birçok müşkiller ortaya çıkabilir... Tarih bize Osmanlı'nın kadr-i kıymetini verecek, tarih yazıldığı takdirde veyahut Osmanlı iyi anlaşılırsa, bahsettiğiniz gibi çok önemli bir mefkuresi (ideali) meydana gelecek. Osmanlı Devleti, İslam tarihinin tekamül ve zirve noktasına ulaşan bir medeniyet, bir devlet sistemidir. Bu devlet sistemi, kitaplarda mevcuttur. Arşivlerde mevcuttur. Hepsi malum... Osmanlı Devletinin yıkılışını benim dedem hatırlıyor. Demek istiyorum ki, çok yakın bir zamana kadar Osmanlı vardı dünyada..." Bizler asırlarca emperyalizme karşı yalnız İslam Dünyasını değil, bütün dünyayı korumak için siper olmuş Osmanlı'nın torunlarıyız. Osmanlı'nın mirasına gerek maddî gerekse manevî bizden başka kimsenin sahip çıkmayacağını iyice idrak etmeliyiz. Osmanlıyı haksız olarak kötüleyenlere rağmen, inanıyorum ki, Türk Milleti geçmişteki yüksek ahlakının hasreti içindedir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.