17 Aralık'ta başlayan yolsuzluk kılıflı operasyon Başbakan'ın şahsında Türk ekonoisini çökertme, demokrasiye son verme ve ülkeyi 2001 ekonomik krizinden beter duruma getireye yöneliktir. Bu operasyonun dış kaynaklı olduğunu iddia etmiyorum. İlerde bu ortaya çıkar ya da çıkmaz. Ama bu operasyonun dış güçlerin menfaati istikametinde seyrettiği bir gerçektir. Meselenin aslı şudur: Tanzimattan bu yana ülkeyi, elit, oligarşik, iş adamları ve masonların ağırlıklı medya ve sözde aydınlarla desteklenen İstanbul dükalığı, Anadolu sermayesinin kendine rakip olmasından rahatsızdır. 2002 öncesi faiz lobisi bu ülkenin bütçesinin büyük çoğunu faiz olarak aldılar. Son operasyonla 2 milyar dolar kazandılar.
Dış güçlerde IMF ve Dünya Bankası ile Türkiye'yi sömürdüler. Türk ekonomisini ve hatta siyasetini yönlendirdiler. IMF ve Dünya Bankasından kredi alınmayışı emperyalist güçleri kızdırdı. Çünkü "Borç alan emir alır." Avrupa kriz içinde iken; Türkiye'nin ekonomik gelişmesi bu güçleri kızdırdı. Asırlarca İslamiyete hizmetle şereflenen asil Türk milletinin nesillerden cuntalar ve dikta rejimlerle intikam alındı. Ülkeyi bir vampir gibi sömüren bir tabaka yakın geçmişte orduyu kullandılar. Şu günlerde Mısır gibi orduyu kullanmayan bu sömürü sistemi bazı yargı, emniyet, medyayı kullandılar. Bu darbeyi yapanlar dış güçlerin ajanı olmasa bile, ülkeye verdikleri zarar dış güçlerin ajanlarının yapamayacağı seviyededir. Türkiye'de ulaşım karayolu ağırlıklıdır. Bunun yanında son dönemde havayolları da çok gelişmiştir. Son 4 yıl Türk Hava Yolları en iyi havayolları seçilmiştir. Hava meydanı sayısı 98 olmuştur. Ayrıca 1950 yılından Ak Parti iktidarına kadar demiryolları ihmal edilmiş idi. Ak Parti iktidarı hızlı tren ile demiryolu ulaşımına önem vermiştir. Petrol kartelleri bu durumdan rahatsızdır. 2002 yılında silahlı kuvvetlerin ancak yüzde 30'nu yerli sanayi üretiyordu. Bugün bu seviye yüzde 50'dir. Dış güçler ve yolsuzluk bahaneli darbe yapanlar üçüncü hava alanına karşıdır. Üçüncü hava alanı ile İstanbul ülkeler ve kıtlara arası havayolları kavşağı olarak Frankfurt, Londra ve Paris ikinci dereceye düşecektir. Taksim Gezi olayları bunu önlemek için yapıldı. Başarılı olamayınca yeni odaklar buldular. Bu çevreler üçüncü köprüye de karşılardır. İstanbul'da trafik en önemli meseledir. Üçüncü köprü, Marmaray ve metro ile bu problemin halli muhalefetin tenkidlerin azaltır. Aynı şekilde İstanbul Kanalına da karşıdırlar. Türk boğazları bizimdir ama boğazlarda hakimiyetimiz tam değildir. İstanbul kanalı ile Möntro anlaşması hükümsüz kalır. Maddi kazancımız olur. Başta İngiltere ve dış güçler gibi Ak Parti iktidarına karşı olanlarda İstanbul kanalına karşıdırlar. Bu millet demokrasiye sahiptir. Cunta ve dikta rejimi ister sivil isterse askeri ya da yargıdan gelsin direnecektir. Borsanın puanının düşmesi dolar ve euronun yükselmesi ile halkı sıkıntıya sokmaya hiçkimsenin hakkı yoktur. 17 Aralık darbesini yapanların bir gün yargılanıp yargılanmayacağını bilemem. Gayb Allahü teala'ya aittir. Kesin olarak bildiğim ise "Mahşerde her helalin hesabı ve her haramın azabı vardır." O hesap gününde ayrımcılık yoktur. Allahü teala'nın merhameti sonsuzdur. Ama intikamı da çok şiddetlidir.
Ey asil Türk milleti seçimle iş başına gelen meşru iktidarına sahip ol. Dikta rejimler zalimdir. İsterse sivil olsun isterse asker Suriye ve Mısır olmak istemiyorsan demokrasiye sahip çık. Kelime-i Tevhid söyleyip dünyayı tercih edenlere Allahü teala bu kişilere sen yalancısın diyerek gazaplanır. Maalesef bazı Müslümanlar menfaatlerini putlaştırmıştır. Yargıya güven önemlidir. Halk yargıya güvenini kaybederse o ülke ayakta duramaz. Ülkeleri adaletsizlik yıkmıştır. Adnan Menderes bu ülkeye hizmet etti ve demokrasinin temelini attığı için idam edildi. Turgut Özal'ın kabahati iş adamlarını ülke dışı ihracaat ve yatırım yolunu açtığı için zehirlediler. Recep Tayyip Erdoğan cumhuriyet tarihinde bu ülkeye en büyük hizmeti yaptığı ve son derece büyük projeler peşinde olduğu için suikast teşebbüsleri olmayınca, yargı ve emniyeti devreye soktular.