Haçlı Seferleri tarihin sayfaları arasında kaldı. Hatta bazı Hıristiyanlar Haçlı Seferlerinin 900. yıl dönümünde özür dilediler ve İslâm ülkelerine göstermelik gönül alma gezileri düzenlediler. Aslında Hıristiyan dünyası Haçlı Seferlerine değişik isimler ve değişik taktikler içinde devam ediyorlar. Nitekim Yeni Dünya Düzeni, Küreselleşme ve 11 Eylül 2001'den sonra da ABD liderliğinde terörle mücadele, özgürlük maskeleri altında yapılanlar birer "Postmodern Haçlı Seferi"dir. Oryantalizm, çağdaşlık, Batılılaşmak, modernleşmek, misyonerlik faaliyetleri, serbest piyasa ekonomisi, AGİT ve hatta Birleşmiş Milletler Haçlı Seferinin yan kuruluşlarıdır. Brüksel'deki Avrupa Birliği Merkezinin havadan görünüşü ile AB'nin bayrağı "Haç"ı sembolize eder. Önce Bush, sonra Berlusconi ABD'nin hegemonyasına karşı çıkan yani ABD'nin peyki (uydusu) olmayı reddeden İslâm ülkelerine karşı terörle mücadele maskesi altında açılan savaş, aslında bir "Haçlı Seferi"dir. ABD Başkanı Bush, şuur altında yatan ve yüreğinde ve beyninde gizlediği Haçlı Seferini "dalgınlıkla" ifşa etti. Sonra "Crusade" (Haçlı Seferi) ifadesini bilinen Haçlı Seferi anlamında kullanmadığını ve bu kelimeyi terörizme karşı seferberlik için kullandığını söylese de buna kendisi bile inanmadı. Biz neden inanalım? Bush'un bu sözlerinin yankısı devam ederken ve tabiri caizse mürekkebi kurumadan İtalya Başbakanı Berlusconi'nin ifadesi daha net bir Haçlı Seferi ilanı oldu. Berlusconi: "ABD'de yapılan saldırı aynı zamanda uygarlığa yapılmıştır. Ancak biz kendi medeniyetimizin üstün olduğunu bilmeliyiz. Batı medeniyetini kucaklayan ülkelerde İslâm ülkelerinde olmayan refah, insan hakları, din ve vicdan özgürlükleri var. İslam dünyası hoşgörülü Batı uygarlığının karşıtı. Tek boyutlu düşünce âleminde yaşıyorlar. İki uygarlık aynı düzlemde değerlendirilemez. Halkları fethederek Batılılaştırmak Batı için kader. Şimdiye dek komünizm ve İslâm dünyasının bir bölümünü Batılılaştırarak feth ettik. Ancak İslâm dünyasında hâlâ 1400 yıl önce kalan ülkeler var. Batı bunları da fethederek, hegemonyasının altına almalıdır..." Halbuki Batı'nın refahının kaynağı sömürgeciliktir. Bugün sömürgeciliğin yerini küreselleşme almıştır. Ben bunun için daima "Batılılaşma"nın karşısında oldum ve olacağım. Düşman renk "Yeşil" Bugüne kadar her zaman Batılılaşmak; medeniyet, çağdaşlık, ilericilik, kalkınma gibi sözlerle süslendi. Meğer İtalyan Başbakanına göre Batılılaştırmak bir nevi fetih ve sömürge haline getirmek demektir. 1996 yılında NATO Genel Sekreteri Belçikalı Willy Claes "NATO'nun yeni misyonu köktendinci (fundamentalist) İslâm ile mücadeledir. Artık düşmanın kod rengi kırmızı (komünizm) değil İslâmı temsil eden yeşildir" demişti. Ona da "Aman ne yapıyorsun Müslümanları uyandıracaksın" ikazında bulunmuşlardı.