Sadece "bor" mu?

A -
A +

Belki bıktırdık ama bu "bor" işi öylesine bir özelleştirme değil. Borun nasıl kıymetli bir cevher olduğunu çok anlattık ama ardında oynanan oyunları tekrarlasak gerek. Hoş, bu günlerde sadece borda değil, tütünde, pancarda, tahılda, hayvancılıkta, Telekom'da, Manavgat suyunda "şık olmayan" adımlar atılıyor. Bütün zenginliklerimiz üç beş milyar dolara ipotek ediliyor. Aslında bu sadece bizim değil, bütün gelişmekte olan ülkelerin meselesi. Zira dünya insanlarının % 25'i günde bir doların altında kazanırken, zirvede oturan 225 kişi (birkaç Japon ve birkaç Alman hariç tamamı Amerikalıdır) yeryüzü nüfusunun % 47'sinin (2.600 milyon kişinin) sahip olduğuna eş değer bir gücü elinde tutuyor. En zengin % 20 ile en fakir % 20 arasındaki fark 1995 yılında bire otuz iken 1998'de bire seksen, bu yıl bire yüz seviyesine geldi. İbre her geçen gün zenginden yana kayıyor. Çok uluslu firmalar istikrarsız hükümetlere baskı yaparak ellerindekilerine, avuçlarındakine ipotek koyuyor. Halkları köleleştiriyorlar. Neden Anadolu? Bunların programlarında Türkiye'nin ayrı bir yeri var. Çünkü İncil'de adı geçen mekanların % 60'ı Anadolu'da bulunuyor. Anadolu köylüsü şehirlere, şehirlisi uzak diyarlara (Avustralya'ya, Kanada'ya, Yeni Zelanda'ya) göçüyor. Satılık köyler Ermeni milyarderlerinin iştahını çekiyor. Bunun hızlanması için insanımızın büsbütün toprağından soğuması lazım. Nitekim pancara ve tütüne getirilen cendereler ile çiftçi canından bezdi. Tahıl ve baklagiller ise para değil dert sahibi yapıyor. Hayvancılık bitti, gitti. Tavukçuluk dibe vurdu, besiciler sadece üzüntü yükleniyor. 7 kilo süt 1 kilo benzin almıyor. Türkler et kültürleriyle tanınmasına rağmen yer yüzünde en az et tüketen ülke biziz. Genç nesillerin benzi sararmış, fukaranın nesefi kokuyor. Tütünde Batılı bir vurup iki deviriyor. Türk tütünü rekabet edilemeyecek kadar kaliteli, üstelik Türkiye tiryakisi bol bir memleket (maalesef sigara tüketiminde başa oynayan 5 ülkeden biriyiz.) Tütünle uğraşan 600 bin aileyi (dikkat edin 600 bin kişi değil) yok sayarak tütüncülüğümüzü bitirmek istiyorlar. Şekerde de durum aynı. AB ve ABD'nin elinde muazzam şeker stokları var. Bunlar öyle 3 milyonluk, 5 milyonluk ülkelerle tükenesi değil. Şeker stoklarına 70 milyonluk bir pazar lazım. Velev ki bu ülke şeker üreticisi olsa bile... Artık Türkiye tarımda kendine yeten 7 ülkeden biri değil. Güzelim efsane tarih oldu gidiyor. Cevapsız sorular ABD, Almanya ve Fransa'da haberleşme devletin tekelindedir ve özelleşmeyi asla düşünmezler. Türk Telekom'a talip olan firmaların siyasi uzantıları (CIA gibi) vardır. Kaldı ki biçtikleri fiyat sadece cenaze kaldırmaktır. Meksika telekomunu özelleştirirken abone başına üçbin küsur dolar aldı. Bu hesaba göre Türk Telekom en az 65 milyar dolar eder. Ancak elin oğlu 3.5 milyar dolarla ölü gömmeye kalkıyor. Onlar elbette ucuza almak isteyecekler ama neden bizden birileri buna alkış tutuyor? Manavgat suyunu neden sadece İsrail'e satmak zorundayız? Satılan "su" olmaktan çıkıp "nehire" ipotek mi konuluyor? GAP'ta her geçen gün artan İsrail ağırlığı düşündürücü değil mi? Kıbrıs'ta geri adım mı atılıyor? Dönelim başa, yabancıya 140 dolardan satılan bor Türk müteşebbisine neden 250 dolardan kuruş aşağı verilmiyor? Bu konuda Danıştay'ın sorularına ne cevap verildi? İş çatallandı mı niye muhatap bulunmuyor? Boru işlemek yerine işlenmiş bora 740 dolar verip geri almak mantıklı mı? Bu soruları artırmak mümkün. Ama sır Afrikalı bir liderin cümlesinde yatıyor: "Yıllar evvel bizim elimizde tapular, beyaz adamın elinde İncil vardı. Şimdi onların elinde tapular var, bizim elimizde İncil" Bilmem haberiniz var mı? Afrika'nın Mezopotamya'sı diye tanınan Zimbabwe'de toprakların dörtte üçü 200 ırkçı İngiliz'in elindedir. Globalleşme ve özelleştirme yeni sömürgeciliğin maskesidir!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.