Bugün Müslümanlara atfedilen terörün arkasında Hristiyan Batı istihbarat teşkilatları vardır. Hatta bu durumu Arnold Tonby eserinde açıkça şöyle itiraf eder: "Selçuklu ve Osmanlı olmasaydı Anadolu, Orta Doğu, Kuzey Afrika, Kafkasya tamamen Hristiyan ülke olacaktı. İslamiyet Arabistan çöllerinde azınlık bir din olacaktı. Türkler buna mani oldu. (Aslında Allahü teâlâ Türk Milletini bu hizmetle şereflendirdi.) Hristiyan Batı'nın Türklere düşmanlığı İslamiyeti yayması ve Müslümanlara muhafızlık yapmasına dayanır. Bu sebebe binaen Türkleri asla sevemeyiz." Haçlı komutanlarından Godfruadö Buyyon'un itirafı: Malumunuz olsun ki, Süleyman Madebinde atlarımızın dizine kadar Müslüman kanına batmış olarak yürüyoruz." Dün haçlı ordularının yaptığı görevi bugün misyonerler yüklenmiştir. Ancak bir farkla onlar yakıp yıkma ve öldürmeyi göstere göstere yapmıyorlar bunu daha bir sinsi icra ediyorlar. İtalyan piskoposlarının gazetesi L'Avvanire 3 Ocak 2000 tarihinde Vatikan ve kiliselerin görüşünü şöyle açıklar: " Avrupalı fikri başlı başına düşman Türklere ve Türklerin başını çektiği İslam Dünyasına karşı gelişti." "Misyonerler vasıtasıyla kültürümüzle savaştı. Ayrılıkçı gençler yetiştirdi. Özenle eğittiği idarecileri, yazar, gazeteci, sanat ve bilim adamlarını kullanarak Türkiye'yi denetim altında bulundurdu." Necdet Sevinç "Mümkün olduğu kadar erken ve süratle kendini idare eden, dış kontrolden bağımsız yerli kiliseleri Türkiye'de yapmaktır." (Washburn) Genç nesillerin kalpleri İslam sevgisinden, dimağları İslam bilgilerinden mahrum edildi. İslamiyetten koparılan gençler misyonerlere yem oldular. Ve kendilerini ebedi cehenneme attılar. ABD'li tarihçi Justin McCarthy eserinde şöyle diyor: "Türkiye'de 1820 yılında faaliyete geçen misyoner örgütü kurduğu okullar aracılığı ile hem Hristiyanlaştırma faaliyetlerinde, hem de Ermeni ayaklanmalarında etkili bir rol oynamıştır. Yurt dışındaki misyonerlik çalışmaları artık bir nevi Ermeni davası haline gelmiştir. Türklerin, yalana dayalı soykırım yaptığı iddialarını dünyada kökleştirenler misyonerlerdir." Protestan misyoner teşkilatının Türkiye'deki misyonerlere yolladığı mektupta şu talimat verilmiştir: "Bu vaad edilmiş topraklar, silahsız Haçlı Seferi ile geri alınacaktır." Araştırmacı Gold'a göre: "Misyonerlerin açtığı kolej olmasaydı, Bulgaristan asla olamazdı." Misyonerlerin fitne tohumu ekmesine kadar Osmanlının 2 sadıka-i milleti vardı. Bunlar Ermeniler ve Bulgarlar idi. "Misyonerler Bulgaristan'daki olayların dünyaya yansıtılmasında kesinlikle yan tutmuşlar, olaylar hakkında tek yanlı ve ön yargılı bir imajın oluşmasına katkıda bulunmuşlardır." Uygur Kocabaşoğlu