Vatikan ve Dünya Kiliseler Birliği, Hristiyanlığı dünyaya yaymak için yeniden atağa geçmiştir. Bu amaçla kurulmuş olan misyoner teşkilatlarına daha fazla mali yardımlarda bulunmayı kararlaştırmıştır. Bu çerçevede olmak üzere, fakir ülkelerdeki insanların zaafından yararlanılarak o insanlara din değiştirmeleri karşılığında maddi yardımlar sağlandığı, bedelsiz sağlık hizmetleri verildiği, hatta parlak gelecek vaat edildiği görülmektedir. Misyonerlik zannedildiğinden farklı olarak siyasi hedefler gütmektedir. Olmadığı gibi görünen misyonerler için mutlaka Hristiyanlaştırma da ön şart değildir. Önemli olan insanları toplumuna ve kültürüne yabancılaştırma, değerlerini aşağılama, vatandaşlık ve milli kimliği aşındırma ve maddi yönden tatmin etmektir. Kültürel itaati sağlamak, inanç boşluğu oluşturmak ve bu boşluğu yeni şeylerle doldurmaktan geçmektedir. Bu bakımdan küreselleşme ile misyonerlik hareketleri arasında iç içelik söz konusudur. Misyonerlik küreselleştirilmek istenenleri tanınmaz hale getirmektedir. Hindistan'a gönderilen bir protestan papazı oradaki Müslümanları Hristiyanlaştırmaya çalışır. Bir süre sonra ABD'ye dönen papaza faaliyetlerinde ne ölçüde başarılı olduğu sorulur. Alınan cevap şöyledir: "Bizim çalıştığımız bölgede belki çok az kimseyi, Hıristiyan yaptık, belki hiç kimseyi yapamadık ama üzerinde çalıştığımız bu bölgedeki insanların hiçbiri de artık Müslüman değil." Dinlerarası diyalog adı altında üç dinin belirli alanlarda birleştirilmesi, en mütekamil din olan İslam'ın ve güzeller güzeli Sevgili ve Şerefli Peygamber Efendimizin devre dışı bırakılması ve reddedilmesi, diyaloğun bir Vatikan oyunu olduğunu ortaya koymaktadır. Misyoner faaliyetlerinin görüldüğü bir alan da turizmdir. Kutsal kabul edilen mekanlar turizm adı altında canlandırılmaktadır. İşte bu yüzden misyonerlikle mücadele çok yönlü düşünülmelidir. Misyonerler insanlara din değiştirtebilmek için her konuyu kullanabilmektedirler. Cinsellik dahil acıyı ve sevinci kullanmakta ve istismar etmektedirler. Nitekim 17 Ağustos 1999 büyük depreminden sonra deprem bölgesinde cirit atan misyonerler, yardım örtüsü altında incil dağıtmak dahil birçok faaliyetlerde bulunmuşlardır. Annesiz ve babasız kalmış çocukların bir kısmına sahip çıkmışlar, onları yurt dışına götürmüşlerdi. Bunun son örneği Endonezya'da yaşandı. Şimdiki aday Pakistan olabilir mi? Siz ne dersiniz?