Sivil anayasaya karşı çıkanlar

A -
A +

Akademik bir heyetin hazırladığı "Anayasa" henüz taslak olmanın ötesinde taslağın taslağıdır. Tanzimattan bu yana bazı oligarşik bir elit zümre gerçek demokrasiye menfaatleri gereği karşı çıkmışlardır. Özde değil sözde demokrasi ve vesayet altında bir rejimi savunmuşlardır. Hazırlanmakta olan anayasaya, karşı devrim anayasası değildir. Gerçek demokrasiye geçiş anayasası olacaktır. Şu anda Türkiye demokratik ülkeler arasında değildir. Yarı demokratik ülkeler içinde 21. sıradadır. Peki neden gerçek demokratik ülkeler arasında değiliz? Kazanılmış haklar acaba milletin mi yoksa oligarşik elitlerin imtiyazları mıdır? Anayasa taslağını hazırlayan akademik kurulun başkanı olan Prof. Dr. Ergun Özbudun'un bir röportajdaki sözleri şöyledir: "Sayın Baykal'ın cumhuriyet ve Lozan kazanımlarının tehlikeye gireceği şeklindeki beyanını itiraf etmek gerekirse hayretle karşıladım. Taslağı görmeden böyle bir endişeye, böyle bir kaygıya nereden ulaşılabildiğini anlamakta güçlük çekiyorum. Umuyorum ki taslak açıklandığında herkes cumhuriyetin temel değerlerine ve laiklik ilkesine özen gösterildiğini, hiçbir cumhuriyet kazanımının tehlikeye girmediğini ve girmeyeceğini görecektir. Çünkü taslakta, cumhuriyetin temel değerlerinin ve laikliğin aşındırıldığı yolunda en ufak bir hüküm yok. Bizim hazırladığımız taslak, CHP'nin daha önce programında yer verilen özgürlükçü, çoğulcu, laik ve demokratik anayasa temennisine de tamamen uyuyor. Sivil anayasa girişimine önyargısız ve iyi niyetle bakılması gerekir. Bu olursa diğer tartışmalı hususlar ikna ve uzlaşma yöntemiyle aşılabilir. Hedefte ihtilaf halinde olan kimse olduğunu zannetmiyorum. Herkes, daha özgürlükçü, daha demokratik sivil bir anayasa istiyor. Dolayısıyla ben bu tartışmalar neticesinde geniş çaplı bir uzlaşma sağlanabileceğini, yeni anayasanın Meclis'te sadece AK Parti oylarıyla değil çok daha büyük bir çoğunluğun oylarıyla benimseneceğini ve halkoyuna sunulacağını ümit ediyorum." Osmanlı'nın çöküşü için bir çok neden sayılabilir. Hepsinin kendi içinde haklı gerekçeleri vardır. Ancak, imparatorluktaki çöküşün fitilini dinamitleyen asıl sebeb Tanzimat'ın ilanı oldu. Tanzimat fermanı, her ne kadar Türk demokrasi tarihindeki ilk somut adım olarak tanıtılsa da, Devlet-i Aliye'nin Batı karşısındaki çözülme sürecinin en ciddi kilometre taşlarından biridir. Osmanlı imparatorluğu, 19. asra büyük bir gerileme ve çöküşle girdi. Büyük fetihler artık geride kalmıştı. Yenilmez sayılan Osmanlı ordusu batının ileri tekniği karşısında her geçen gün daha fazla geri adım atıyordu. III. Selim devrinde ilk kez orduda yapılan ıslahat hareketleri ile Avrupa'nın teknik ve kültürel üstünlüğü anlaşılmış ve imparatorluk yönünü batıya çevirmek zorunda kalmıştı. Ancak, batı kavşağındaki yön arayışları imparatorluğun kaçınılmaz sonunu hazırladı. Devletin içinde bulunduğu durumdan çıkışı yenilik ve modernleşme hareketinde gören Osmanlı aydını yanıldığını gördüğünde çok geç olmuştu. 3 Kasım 1839'da Mustafa Reşit Paşa, Tanzimat fermanıyla yenileşme beratını yürürlüğe koydu. Bundan sonra ne oldu? Tanzimat'ı yeterli bulmayan Avrupalılar, Tanzimat Fermanından tam 17 yıl sonra 1856'da Islahat Fermanını yayınlattı. Batının giderek artan, baskıları karşısında 2. Abdulhamit bile 1876 'da Meşrutiyet ilan etmek zorunda kalmıştı. İdari düzendeki köklü değişim, bu konuda tecrübesiz olan Müslüman halktan çok azınlıkların işine yaradı. Azınlıkların hain planlarını önceden sezen 2. Abdülhamit Han, meclisi kapattı. Ancak, dozu giderek artan baskılar karşısında 1908'de 2. Meşrutiyet ilan edildi.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.