Siyasi istikrar ile ekonomik istikrar arasında doğru orantılı, çok hassas bir münasebet vardır. 1950'den bu yana Türkiye'de süre gelen siyasi gerilim zirveye çıkarsa, ekonomi de dibe iner. Ekonomide bahar havası şarttır. Cumhuriyet asla tehlikede değildir. Ama bazılarının rantı, menfaatleri ve makamları tehlikededir. Türkiye şu anda 200 küsur ülke içinde 17. ekonomik güçtür. Ekonomisi en güçlü 10 ülke arasına girmesi ise hayal değildir. Ama ne zaman Türkiye ekonomik olarak gelişse, emperyalist güçler Türkiye'deki bazı güçleri sokağa dökmektedir. Nüfus bakımından AB'nin 27 ülkesi içinde sadece Almanya 83 milyon nüfusu ile Türkiye'nin önündedir. Ama 1960'lı yıllara nazaran Batı'nın tuzağı olan nüfus planlaması ile nüfus artışı son derece azalmasına rağmen Türkiye nüfusu artmakta ve Almanya gibi Avrupa ülkelerinin ve Rusya Federasyonunun nüfusu azalmaktadır. AB içinde en genç nüfus Türkiye'dedir. Fransız düşünürü Jacques Attalinin'in "21. Yüzyılın Lügatı" (1998 Paris) adlı eserinde: "Türkiye, Batı ile İslam Dünyası münasebetlerinde etkili olduğu gibi dünyadaki savaş ve barış Türkiye'nin geleceğine ve istikrarına bağlıdır... Türkiye nüfusu 2030'dan önce 100 milyonu aşacak. Yüzyılın sonunda 150 milyon olacaktır." ABD Milli Bilimler Akademisine göre ormanları artan 22 ülkeden biri de Türkiye'dir. Değeri 1 milyar doları aşan 34 şirketimiz var. DPT Müsteşarı Ahmet Tıktık'a göre: "İstikrar sürerse 10 bin dolarlık kişi başına milli gelir hayal değil" Sadece Almanya'da 2010 yılında Türk iş adamlarının sayısı 100 bin ve bunların istihdam hacmi 650 bin olacaktır. 2 milyar dolarlık rüzgar boşa esiyor. 110 milyar kwh elektrik üretebilecek su değerlendirilmeden denizlere akıyor. Jeotermal bakımından Avrupa'da birinci, dünyada 7. olmamıza rağmen ancak binde birinden istifade ediyoruz. AB ülkelerinde Türk asıllı 22 milletvekili vardır. Bunlardan bir tanesi Belçika'da bakandır. AB içinde camiler Müslüman Türklere yetmiyor. Almanya'da çıkan "Vanity Fair" dergisine göre: "Türk göçmen çocukları sanatı, ekonomimizi ve bilimi feth ettiler. Köln ve Berlin'de tıpkı Ankara'daki gibi kendilerini evlerinde hissediyorlar. İki kültürden de en iyisini bir araya getiriyorlar." OECD (29 ülke içinde) ortalama olarak kızların yüzde 8.2 ve erkeklerin yüzde 8.1'i ne okula gidiyor ne de çalışıyor. (15- 19 yaş arası) Türkiye'de ise erkeklerde bu oran yüzde 22.6 ve kızlarda 44.3'tür. Mustafa Sönmez'in incelemesine göre: Türkiye'de en zengin 100 kişinin geliri en yoksul 14 milyonun gelirine eşittir. Yoksullar ile zenginler arasındaki uçurumun azalması için Türkiye'nin istikrara ihtiyacı vardır. 1.5 milyon kişiye iş sağlayan turizm sektörü bu istihdamı 3 milyona çıkarmak peşindedir. Türkiye'de istikrar olmazsa turist gelmez. Birkaç sene önce komşularımızla düşman ve ihtilaflı idik. Şimdi bu düşmanlık işbirliğine dönüştü. "Rusya Kamuoyu Araştırmaları Merkezi"nın araştırmasına göre (Türkiye'ye bakış) çok olumludur. Rusların yüzde 52.8 ortak, yüzde 11.5 dost, yüzde 12.1 rakip, yüzde 3.6'sı düşman görmektedir. Gençler dost ve ortak, yaşlılar rakip ve düşman görmektedirler. Bütün müsbet gelişmelere rağmen İstanbul sokak ve caddelerinde 500 bin işsiz dolaşması üzücüdür. Resmi rakamlara göre 2.5 milyon işsize iş ve aş temininin yolu siyasi ve ekonomik istikrardan geçmektedir. Bu istikrarın devamını sağlamaya hepimiz mecbur hatta mahkumuz.