AK Parti'nin devlet ve toplum uzlaşması için hazırlattığı yeni sivil anayasa, demokrasi ve kişisel özgürlükleri geliştirmeyi ve sosyal hukuk devletini en etkin biçimde hayata geçirmeyi hedefliyor. Bu yönüyle, insan hak ve özgürlüklerinin yeryüzündeki bilinen ilk belgesi olan "Magna Karta"ya çok benziyor. Çünkü, üzerinde aylarca çalışılan taslak iktidar elitin yetkilerini törpülerken, daha etkin bir sivil toplum denetimi öngörüyor. Seçilmişler gibi atanmışların zırhı da kaldırılacak. Sona erecek. 550 seçilmiş dokunulmazlığı yanı sıra 3-4 milyon atanmış da dokunulmazlık hakkını kaybedecek. Hukukçuların hazırladığı sivil anayasa AK Parti'nin değil milletin ve devletin anayasası olacaktır. Taslak metin son şeklini aldıktan sonra tüm milletvekillerine ve sivil toplum kuruluşlarına götürülerek, sivil anayasa hakkında görüşleri alınacak. Ayrıca internetten yayınlanarak kamuoyunun görüş ve düşüncelerine başvurulacak. Böylece, bütün Türk halkının görüşlerinin tezahürü olacaktır. Anayasa taslağına yönelik tüm eleştiriler AK Parti iktidarını yıpratmak isteyenlerin bir taktiğidir. Asıl hedef, sivil anayasa değil AK Parti iktidarıdır. Türk anayasalarının hepsi iktidar ürünüdür ve hepsinde iktidar elitin menfaati ön planda tutulmuştur. 1961 ve 1982 anayasaları askerî darbe sonrası hazırlanan belgelerdir. 1982 anayasası otoriterdir. Askerî ve sivil bürokrasinin iktidar üzerinde ağırlığı vardır. Bürokrasi, devlet içinde devlettir. 12 anayasa değişikliği olmuş ancak en çok 1982 anayasasında değişiklik yapılmıştır. 16 geçici, 177 esas maddeden oluşan 1982 anayasasında; ANAP iktidarı 4 madde, DYP-SHP iktidarı 16 madde, DSP-MHP-ANAP iktidarı 38 madde ve AK Parti iktidarı 25 madde olmak üzere toplam 83 madde değiştirildi. Hassas maddeler ise AK Parti'nin 2. iktidar yılına kaldı. Oral Çalışlar, Cumhuriyet gazetesinde çıkan 4 Eylül 2007 tarihli "Nasıl bir Anayasa?" başlıklı yazısında 1982 anayasasının katılımcı nitelikten odukça uzak olduğunu belirtiyor ve şöyle devam ediyor: "1982 anayasası, yukarıdan aşağıya bütün anayasal kurumları militarist ve otoriter bir anlayış içinde örgütlenmiş ve toplumsal katılımın ve uzlaşmanın yollarını tıkamıştır." Türkiye'de ilk yazılı Anayasa rejiminin temeli, 1808 Sened-i İttifak, 1839 Gülhane Hatt-ı Humayunu ve 1856 Islahat Fermanı ile atıldı. İlk yazılı Anayasa ise Kanun-i Esasi adı altında Midhat Paşa ve aynı düşüncede olanların çalışmaları ile 23 Aralık 1876'da Sultan İkinci Abdülhamid Han tarafından ilan edildi. İslam tarihinin ilk yazılı anayasası ise Medine Sözleşmesi adı verilen ve 622 yılında Hazreti Muhammed (Sallallahü aleyhi ve sellem) ve Müslüman olmayan toplulukların temsilcileri arasında imzalanan vesikadır. Medine'de imzalanan bu anayasayla farklı zümreler tabi olacakları hukuki sistem açısından serbest bırakılmakta, vatandaşların çeşitli hak ve görevleri belirtilmekte, farklı toplulukların birlikte yaşamalarının kuralları belirlenmektedir. ABD ve İngiltere anayasaları halk ve iktidarın ortak eseridir. Asya, Ortadoğu, Güney Amerika'da hazırlanan anayasalar ise sivil ya da askerî iktidarların halka tanıdığı haklardır. Halkın bu anayasalara katılımı söz konusu değildir.