Türkiye üzerinde oynanan oyunlar

A -
A +

"Milli kültür"ün en önemli iki unsuru din ve dildir. Bunlardan birinin tahrip edilmesi, devletin yıkılması için yeterlidir. İslamiyetin ilk olarak ve en parlak şekilde yaşandığı Asr-ı Saadetten günümüze kadar ulaşan İslâmi inaç, ibadet ve her türlü İslâmi değerlere saldırılar ve yeni bid'atların ortaya atılması sebepsiz değildir. Küreselleşme adı altında Hıristiyan Batı ve Yahudi hegemonyasının gereğidir. Millet ve devlet olarak var olmak; ancak milli kültürle mümkündür. Milli Birliği muhafaza için eğitimin ve medyanın milli dilde olması şarttır. Birden fazla eğitim ya da medya ayrı kimliklere, ayrı kimlikler bölünmeye, bölünme parçalanmaya, parçalanma ise devlet ve milleti yok olmaya getirir. 5 bin yıllık Türk tarihini incelersek tarihin sayfaları arasında kalan çok sayıda Türk Devlet ve imparatorluklarının yok oluş sebebi sadece bölünmedir. Bizler bunun farkında değiliz ama düşmanlarımız bunun farkındadır. Ve Türk Devletini yıkmak ve Türk Milletini bölmek için psikolojik, ekonomik, mali, sosyolojik ve bilhassa kültür savaşı açmışlardır. Asgari müşterekte mutabakat şuuru Türk Devletini yıkmak, Türk Milletini bölmek için dış güçler ve onların Türkiye'deki uzantıları birçok yol denediler. İlerici-gerici, sağcı-solcu, Türk-Kürt, Sünni-Alevi, laik-dindar ve daha nice metodları netice vermedi. Elbette ağır yaralar aldık ama bu devleti ve milleti bölemediler. Ve oyunların neticesinde inancı, ideolojisi ve görüşü ne olursa olsun asgari müşterekte birleştiler. Ve millet artık göstermelik demokrasi değil gerçek demokrasi ve insan hak ve hürriyelerinin en üst seviyede icrasını istiyor. Cumhuriyet kurulduğundan bu yana ülkesine sahip olanların sayısı ve şuuru bu derece olmamıştır. Adeta yaşanan acılar, felaketler bu şerefli milleti olgunlaştırmıştır. Ülke sahipsiz değildir Türkiye üzerinde kirli oyunlar ve senaryolar icra edilmektedir. Türkiye'yi ABD ve bilhassa AB'nin sömürgesi yapmak isteyenler vardır. Ama bunlar güçlü de olsa azınlıktır. Bu millet dış politikasının ABD, iç politikasının AB ve ekonomisinin IMF elinde esir olmasından tedirgindir. 6 Ağustos 2002 tarihli Cumhuriyet gazetesinin "Görüş" sütununda Av. Celal Ülgen'in "Yeni Bir (Mandacılık) Hortlatılıyor..." yazısının bir bölümünü önemine binaen naklediyorum: "Oligarşi, üzerinde yürüyeceği koşulları örüyor. Ülkemiz bir yandan küreselleşme adı altında yeni sömürü düzeninin, bir yandan da AB ülkelerinin yakın çıkarlarının gerektirdiği bir tampon bölge olma yolunda. Bunun için önce medya, sonra politikacılar ve aydınlar bir bir bu ince oyunun satranç taşları oluveriyorlar. Görsel ve yazılı medya çoktan kararını vermiş... (Hangi koşullarda olursa olsun AB'ye girmeliyiz. Kıbrıs mı; vermeliyiz. Soykırım savları mı; kabul etmeliyiz, Lozan mı; yırtıp atmalıyız...) Bu denli gözü kara bir mandacılık örneğine tarihte zor rastlanır. Yavaş yavaş üniter devlet yapımızın yeni çizgileri de şırınga ediliyor toplumumuza. İspanya'nın Katalonya, İtalya'nın Korsika'da uyguladığı bölgeli devlet biçimini bilim adamları aracılığı ile tartışmaya başladılar bile..."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.