Gerçekten de Makedonyalılar, büyük bir azınlık olarak Yunanistan'da varolduklarına göre, Makedonya Cumhuriyeti'nin, Anayasası'nda herhangi bir mahzurlu nokta olmadığı "Helsinki Watch" tarafından, yakın bir geçmişte kanıtlanmıştır. "Helsinki Watch", Yunan Hükümetini, Makedon azınlığa baskı yapmaktan suçlu bulmuş ve layık oldukları temel insan haklarının onlara verilmesini talep etmiştir. Bir başka insan hakları kuruluşu olan Uluslararası Af Örgütü, etnik Makedonyalıların insan haklarına saygı göstermesi için, Yunanistan'a çağrıda bulunmuştur. Avrupa Birliği de, Makedoncayı, AB sınırları içerisinde konuşulan dillerden biri olarak tanımıştır. Makedonya Cumhuriyeti AB üyesi olmamakla beraber, Ege Makedonyası da dahil, Yunanistan'ın sınırları içerisinde yer almaktadır. Yunanistan'ın iddiasına göre; Makedonyalılar, "Makedonyalı" olarak tanınmalıdır, çünkü Makedonyalılar, M.Ö. 2000 yılından bu yana Yunan kökenlidir. Dilleri Slav diller ailesine ait olan Makedonlar, 4000 yıldır Yunanca konuşmaktadırlar. Makedonya'nın kendini bu isimle tanımlamaya hiçbir hakkı yoktur, çünkü "Makedonya" kelimesi milli bir kimliği değil coğrafi bir bölgeyi tanımlamaktadır. Makedon halkı ise şunları vurgulamaktadır. Eski Makedonlar, milliyetlerinin, geleneklerinin, dillerinin ve adlarının bilinç ve gururunda olan ayrı bir Avrupa halkıdır. Aynı şey bugünkü Makedonyalılar için de geçerlidir. Eski Makedonyalılar, eski Yunanlıları, soydaşları olarak değil, komşuları olarak görmüşlerdir. Makedonya Cumhuriyetinin kurulduğu yıllarda Yunanistan, Makedonya'ya ekonomik baskı uygulamaya başlamış, Makedon sanayiini çökertmek ve sanayi ürünlerinin fiyatlarını arttırmak amacıyla Makedonya sınırını ablukaya almış, uluslararası ticaretini Selanik üzerinden yürütebilen ufak ve yeni kurulmuş bir ülkenin tüm yollarını tıkamış, böylelikle yeni Makedonya Cumhuriyeti'nde üretimin gerilemesini, nakliye ücretlerinde ve işsiz sayısında kayda değer bir artışa, kısaca devletin ekonomik bir iflasa sürüklenmesine yol açmıştır. Makedon ekonomisini çökertme faaliyetlerinde başarılı olmayan Yunanistan şimdi yeni bir taktik uygulamaya başlayarak, Makedonya ile iyi ekonomik ilişkiler kurmaya çalışmakta ve AB'den Makedonya'ya verilmek üzere aldıkları kredileri aktarma karşılığında "Makedonya" adını kullanmamaları yolundaki taleplerini artırmaktadırlar. Mart 2000'de Yunan Basın Ataşeliği'ne yönelik gerçekleştirilen bir saldırıda Yunan bayrağı gönderinden indirilerek parçalanırken, kısa süre önce gene benzeri bir saldırıda Yunan elçiliğinin bayrağı yakılmış, camları kırılmıştır. Makedon halkını Yunanistan'a düşman eden, Atina'nın Makedonya adını ve bayrağının sembolü olan "GÜNEŞ"i yağmalamak istemesinden kaynaklanmaktadır. Yunanistan, Makedonya Cumhuriyeti'ne isim ve bayrak konusunda, Avrupa Birliği, Avrupa Parlamentosu ve Birleşmiş Milletler içindeki lobisini kullanarak şantaj yapmaktadır. Atina ve dostları Makedonya'dan "Eski Yugoslavya Cumhuriyeti" adını kullanarak bahsetmektedirler. Balkanlar'da bir asırdır devam eden "otorite boşluğu" ile bölge sahipsiz kaldı. Osmanlı'nın gidişi ile boşalan otoriteyi hiçbir güç doldurmadı. Ve Osmanlının 500 yıllık güçlü iktidarlığı döneminde barış ve huzur yurdu olan Balkanlar, bundan sonra bitmeyen etnik savaşlarla hep zarar gördü. Ama en çok zararı görenler Müslümanlar oldu. (Türk, Arnavut, Boşnak, Çingene ve diğer Müslümanlar) Yunanlı tarihçi Veremis, eserinde Balkanlarda huzur için "Türkiye'nin Balkanlar'da etki sahibi olmasında Türk Milliyetçiliği ile İslâmi kimliğin uyum içinde birleştirilmesinin büyük önemi olduğunu" ısrarla ifade ederken; bilhassa İsmet İnönü iktidarından sonra Balkanları Yunanistan'a devrettik. Ege'yi devrettiğimiz gibi... Son çatışmalarda Yunanistan Makedonya'ya asker gönderip, bir daha çıkmamak üzere Makedonya'yı ilhak etmenin hayalleri peşindedir. Osmanlı'ya ihanet eden ve kan kusturan Makedonlar ancak Osmanlı sayesinde kimliklerini, dil ve dinlerini koruyabilmişlerdir. Ama son hadiselerle birlikte Yunanistan'ın pençesine düşmek üzeredirler. Avrupa'nın "Şark Meselesi" (La Question D'orient) devam etmektedir. Şark meselesi ise Viyana Konferansında "Mukaddes İttifak" olarak çizilmiştir. Türkleri Avrupa'dan Balkanlar'dan, Ege ve Akdeniz'den ve nihai hedef olarak Anadolu'dan Orta Asya steplerine atmaktır. Bu 3 hedef gerçekleşti. Sıra Anadolu'ya geldi. M.Necati Özfatura