Yusuf aleyhisselamın kendini tanıtmasıyla artık ayaklar suya ermişti. Hazreti Yusuf'u küçük bir çocukken kuyuya atan, vicdan azabı çekmek bir yana, ondan kurtuldukları için huzur duyan kardeşler, o günden bu yana hiç pişman olmamışlardı. En son Bünyamin olayında da yine kardeşlerine suç isnadında bulunmaları, Hazreti Yusuf'a duydukları öfkeyi içlerinden atamadıklarını göstermişti. Ama İlâhî takdîr her defasında onları Hazreti Yusuf'un ayağına getirmiş ve yalvarma durumuna düşürmüştü. Artık Yusuf aleyhisselâmın fazilet ve meziyetini ve günahkâr olduklarını itiraf ederek dediler ki: - Vallahi Allahü teâlâ zikrettiğin yüksek sıfatlar, güzel ahlâk, ilim, hilm ve saltanatla muhakkak seni bizden üstün kıldı. Muhakkak ki, biz sana yaptığımız muameleden dolayı günahkâr olduk. Yusuf aleyhisselâm onların itirafları üzerine şöyle cevap verdi: - Bugünden sonra günahınızı zikretmek suretiyle benim tarafımdan size bir kınama ve ayıplama yoktur. Allahü teâlâ sizi bağışlasın. O merhametlilerin en merhametlisidir. Bundan sonra Hazreti Yusuf kardeşlerine geçmişi ile ilgili hiçbir kelime söylemeyecek ve onları utandırma yoluna gitmeyecekti. "Allahü teâlâ sizi bağışlasın!" sözüyle, tövbe ederlerse, Allahü teâlânın onları bağışlayacağını da onlara müjdeledi. Onlar da yaptıkları işin kötülüğünü ve günahkâr olduklarını da itirafla, tövbe ve istigfârda bulundular. Yusuf aleyhisselâm kardeşlerine çok izzet ve ikramda bulundu. Onlar da dediler ki: - Siz bizi sabah akşam yemeğe davet ediyorsunuz. Biz ise yaptıklarımızdan ve kusurumuzdan dolayı utanıyoruz. - Mısırlılar, şimdiye kadar hakkımda; "Az dirheme satılmış bir köleyi, bu mertebeye kavuşturan Allahü teâlâyı tenzih ederiz!" diyorlardı. Şimdi ise sizin sayenizde şeref buldum. Herkesin nazarında yükseldim. Çünkü onlar, sizin benim kardeşlerim olduğunuzu, benim de İbrahim aleyhisselâmın torunlarından Yakûb aleyhisselâmın oğullarından olduğumu öğrendiler. Yusuf aleyhisselâmın kendisine zulmeden kardeşlerine gösterdiği bu asil davranış; Resûlullah efendimizin Mekke-i mükerremenin fethinde, kendisini ve eshabını yurtlarından çıkaran Mekkeli müşriklere gösterdiği âlicenaplığa benzemektedir. Onlar da, Resûlullah efendimiz Mekke'nin fethedildiği gün, "İstediğini yapabilirsin. Fakat biz senden hayır umarız" demişlerdi.