Adım adım hedefe!

A -
A +

Tarih boyunca hep öyle olmuş; hakim kültür, hakim güç, diğerlerini kendi potasında eritmeye çalışmıştır. Bu tehlikeyi, gören bilen, tedbirini alan kendini koruyabilmiş, en azından bozulmaktan, yok olmaktan kurtulmuştur Bugün de yapılan budur. Batı, kültürünü bütün dünyaya enjekte etmekte, kendi örf ve âdetini, yaşayışını, dinini hakim kılmaya çalışmaktadır. Teknolojisi ile beraber mensubu olduğu Hıristiyan dinini el altından empoze etmektedir. Misyoner teşkilatının faaliyetlerinin yoğun faaliyetleri, Hıristiyan Moon tarikatının "Dinler arası diyalog" adı altında, lüks otellerde toplantılar düzenlemesi ve kendilerine üye olan veya yakınlık duyan entelleri, aydın din adamlarını (!) yurt dışında lüks ortamlarda ağırlamaları, potada eritme çalışmalarının bir parçasıdır. İngilizlerin rehberliğindeki dış güçler, Müslümanları bozmak, parçalamak için kademeli plan hazırladılar. İslam ülkelerindeki maşaları vasıtasıyla birinci safhada, âlimleri, evliyaları kötüleyerek halkın nezdinde itibarlarını kaybettirdiler. İkinci safhada, dinin ana kaynaklarından biri olan ictihadı ve mezhep imamlarını hedef seçtiler. Bunu yaparken de çok sinsice hareket ettiler. "Bu büyük imamların büyük hizmeti olmuştur fakat, bugün de ictihad yapacak kimseler vardır, onlar da ictihad yapmalıdır, ictihad kapısı artık aralanmalıdır" dediler. Daha sonra gelenler, kapı aralığını kafi görmeyip, kapıyı sonuna kadar açtılar. Daha sonrakiler ise kapıyı tamamen söküp bir tarafa fırlattılar. Mezhepleri inkâr ettiler. Böylece dinimizde Kur'an-ı kerimden sonra gelen kaynak olan Hadis-i şeriflerin kapısına dayandılar. Yine aynı taktikle önceleri, Hadis-i şerifler olmadan, Peygamberin rehberliği olmadan din öğrenilemez, Peygambersiz din olmaz dediler. İşi bu noktaya getirdikten yani, âlimleri, mezhepleri yok ettikten bir müddet sonra da, hadisleri tartışmaya açtılar. Tartışmaya açmalarının sebebi, bir müddet sonra hadisleri yani hazret-i Peygamberin tatbikatını da ortadan kaldırmaktı. İşte bugün gelinen nokta budur. Bugün artık rahat bir şekilde, "Bir Müslüman için, Kur'an-ı kerim kafidir. Herhangi bir kimse, Kur'an-ı kerim mealini alıp, okuyarak öğrendikleri ile, anladıkları ile dinini yaşayabilir. Anladığı doğru veya yanlış ne olursa olsun, yaptıklarından ahirette hesaba, azaba düçar olmaz, ayrıca peygamberin açıklamalarına da ihtiyaç yoktur. Peygamberin açıklamalarına ihtiyaç vardır diyen dinden çıkar. Çünkü, Peygamberin görevi, Kur'an-ı kerimi getirmekle bitmiştir" diyebiliyorlar. Maalesef bu düşünce bütün ilahiyat fakültelerinde hakim görüştür. Geçen hafta birkaç ilahiyat talebesi ziyaretime geldi. Anlattıkları tüyler ürperticidir: "Kırkbeş kişilik sınıfta, ehli sünneti, âlimleri, mezhepleri, savunan 3-5 kişi kaldık. Hocalar her fırsatta bizi aşağılıyorlar, çağ dışı kalmakla suçluyorlar. İmam-ı a'zamla diğer eski âlimlerle, fetvaları ile alay ediyorlar. Ondört asırlık birikimi bir çırpıda ret ediyorlar. Her fırsatta bunları kötülüyorlar. Hadislere de şüphe ile yaklaşıyorlar. Kur'an-ı kerimi de sanki kendilerine inmişçesine istedikleri gibi yorumluyorlar. Tabii ki, biri başka türlü diğeri başka türlü yorumluyor. Hal böyle olunca da öğrencide dine karşı şüphe, soğukluk meydana geliyor..." Şimdi sıra Kur'an-ı kerimi tartışmaya açmaya geldi. "Şu âyet tarihsel sürecini tamamlamıştır, bu âyet çağımıza uymaz, şu ayet sonradan ilavedir" gibi tartışmalarla şüphe uyandırarak Kur'an-ı kerimi geçersiz, hükmünü tamamlamış bir kitap haline getirmek! Artık bu son safhadan sonra, Müslümanların Hıristiyan olmasında bir engel kalmamış olacak. Vatikan'ın uykuları kaçmayacak, rahat bir uyku uyuyacak. Ondört asırlık intikamını almış olacak. Vatikan intikamını almış olacak da, bu işlere âlet onların hali ne olacak, nasıl can verecekler, nasıl hesap verecekler?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.