Adres doğru ise korku olmaz

A -
A +

Rahmetli Ayhan Songar Bey anlatmıştı: Meşhur romancımız Reşat Nuri Güntekin'in hastahanede tedavi görürken, oda arkadaşı üç ihtiyarın neşe içinde konuşmaları dikkatini çeker. İhtiyarlar, huzur içinde, gönül rahatlığı ile aralarında şöyle sohbet ediyorlar: "Çok şükür haccımızı yaptık, namazımızı kılıyoruz, kılamadıklarımızın da kazasını yaptık. Çocuklarımızı da evlendirdik. Torunlarımızı da gördük. Artık sona yaklaştık. Bir de son nefeste imanla gidebilirsek bizden iyisi yok. İnşallah bu da olacak." Reşat Nuri, ihtiyarların bu rahatlığına, neşe içinde ölümü beklemelerine imrenir, gıpta eder. Sonra da üzüntü içinde yanındakine şöyle der: Şunların haline bak! Ne kadar rahatlar, ölümden korkmak bir yana sevinç içinde ölümü bekliyorlar. Keşke ben de bunlar gibi olabilsem!" Gerçekten imrenilecek bir huzurdur tevekkül içinde ölüme hazır olmak. Uzaktan ihtiyarların halini müşahede eden bile bu kadar etkilenebiliyor. Ancak bunun tadını tadan bilir. Tarih boyunca, herkes bu huzuru bulmak için çırpınmış fakat, yanlış adreste aradıkları için çoğu bir türlü bulamamışlar. Sadece doğru adreste olanlar bu tadı tadabilmişler. Ölüm korkusu, ıstırabı inancı zayıf kimselerde olur. Allaha tevekkülü olan, kaza ve kadere inanan kimseler ölümden korkmaz... Ayhan Songar Bey ölümden korkmazdı. Çünkü tevekkül sahibiydi o. Hatta bir gün, birisi odasına gelip kendisini ölümle tehdit eder. Bunun üzerine kahkaha ile gülmeye başlar."Ölümle değil de dayakla tehdit etseydin belki isteğini yerine getirirdim, çünkü dayaktan çok korkarım. Fakat ölümden korkmam, ha bugün ha yarın ne fark eder" der. (Kim, niçin tehdit etti bende mahfuz) Hastalığı iyice ağırlaştığı son günkü yazısı da, "Tedbir takdire kâr etmiyor" idi. Bu yazısında, herkesle helallaşarak, ertesi gün huzur içinde vefat etmişti. Ölümden korkmayanlar, ölüme her zaman hazır olanlar bu dünyada güle oynaya yaşamışlar, güle oynaya ahirete gitmişlerdir. İnançsızlar ise bütün ömürleri boyunca ölüm korkusu içinde kıvranmışlar, ölümü unutmak için kendilerini, içkiye, uyuşturucuya, eğlenceye vermişlerdir. Hem dünyalarını hem de ahiretlerini kendilerine zehir etmişlerdir. Bir kıssa ile, konuyu bağlayalım: Geçmişte, çok kibirli, gururlu ölümden çok korkan bir hükümdar vardı. Bir gün maiyeti ile atın üzerinde dolaşırkan, karşısına, yamalı fakat temiz elbiseli yaşlı bir kimse çıkar. Hemen "Uzaklaştırın" emrini verir. Mâiyetindekiler uzaklaştıramazlar. Bu hâli gören hükümdar, küplere biner. Fakat ihtiyar hiç oralı olmaz. Kulağına yavaşça, "Ben Azrâilim" der. Bu sözü duyan hükümdarın yüzü solar, eli ayağı soğumaya, korkudan titremeye başlar. "Ne olur bana biraz müsâade ver! Geri dönüp çocuklarımı, sarayımı son bir defacık olsun göreyim " der. Azrâil aleyhisselâm,"Hayır buna müsâade edemem" deyip orada canını alır. Hükümdar saltanatından, köşklerinden ayrılmanın acısıyla cansız bir şekilde attan aşağıya yuvarlanır. Azrail aleyhisselam bu defa da, ölümden korkmayan, her zaman ölüme hazır olan sâlihlerden birinin de yanına gelerek, "Benim işim, Rabbimden aldığım emirle can almaktır." der. O kimse, "Buyurun, aldığınız emri yerine getirebilirsiniz." der. "İstersen, şu an hazır değilsen sana izin vereyim, git çoluk çocuğun ile görüş onlarla helâllaş" der. "Lüzûm yok, ben zaten her zaman onlarla helâllaşırım, ben her zaman ölüme hazırım. Senden istediğim, bir an önce beni Allahü teâlâya kavuşturmandır. Sadece namaza durup, secde hâlinde iken canımı alırsan memnun olurum." der ve secdeye vardığında, Azrâil aleyhisselâm canını alır. Huzur içinde, ahıret alemine uçup gider. İşte size günümüzden ve geçmişten iki ibretli olay. Dünya ve ahıret huzurunun adresi belli. Bize sadece doğru adreste miyiz değil miyiz buna bakmak kalıyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.