Dün, Batı'nın gayrimeşru ilişkilere serbestlik tanıyarak aileyi yok etmesi ile başına gelenlerden ve geleceklerden bahsetmiştik. Nasıl ki, bir canlının DNA'sı ile oynandığında, orijinalliğini, yaratılışına uygun tabii halini kaybediyorsa, fonksiyonlarını yitiriyorsa, toplumların da, 'DNA'sı ailedir, bununla oynandığında toplum bozulur, sosyal yapısı değişir, uzun süre hayatiyetini, varlığını sürdüremez. Bunun en bariz örneğini Batı'da görüyoruz: Aileyi aile yapan değerler bir bir yok edildiği için Batı'da ailenin 'DNA'sı bozuldu. Bunun için de varlık sebebi fonksiyonlarını yerine getiremez oldu. Cenab-ı Hakkın hiçbir emri sebepsiz, hikmetsiz olmadığı için, evlilik, aile kurma emri ve fuhuş, zina yasağı da sebepsiz değildir. Zinanın pek çok zararları olduğu gibi evlenmenin de pek faydaları, hikmetleri vardır: KENDİ KENDİNİ YOK ETMEK OLUR! En başta, neslin devamı için evlilik şarttır. Aile olmazsa çocuk olmaz; gayrimeşru yoldan edinilen çocuk ise topluma faydalı değil, toplumun belası olur. Evliliğin ikinci sebebi ise, yaratılıştan var olan cinsellik ve şehvet arzusunun teminidir. Bu insanda önüne geçilemeyen, frenlenemeyen bir güçtür. İnsanoğlu bu arzusu için her türlü fedakârlıkta bulunmaya hazırdır. İşte bu fedakârlığın başında aile gelir. Eğer bu gayrimeşru beraberlik yasaklanırsa, önüne geçilirse, bunun için meşru evlilik şart koşulursa mecburen buna razı olacaktır. Evlilik meşakkatlerine, sıkıntılarına da razı olacaktır. Her nimet bir külfet mukabilidir. Evlilik de büyük bir nimet olduğuna göre, bunun da bazı külfetleri olacak. Dikensiz gül arayan gülden mahrum kalır. Sadece evlilikte değil, zaten hayat başlı başına dikenli bir yoldur. Hayat sıkıntılı diye yaşamaktan vazgeçecek değiliz ya. Eş ve çocuklar bir nimet olduğu gibi, bunların da kendilerine göre sıkıntıları olacağı muhakkaktır. Ancak, devamlı bekârlığın sıkıntılarının bundan daha fazla olduğu da bir gerçektir. Nefis, hep nimete kavuşmak ister, külfetten kaçar. Eğer insanoğlu, bu arzusuna aile hayatı kurmadan, zahmetine katlanmadan kavuşursa, nefsin yönlendirmesi ile zararını düşünmeden gayrimeşru hayata devam eder. Bu hayat hem kendine hem de, topluma zarar verir. Nihayetinde, evliliğin esas sebebi olan neslin devamı durur, insanlık kendi kendini helak etmiş olur. Batının yaptığı budur. Özgürlük adı altında, nefsin akıl almaz arzularının önünü açıyor. Halbuki nefis, yaratılış olarak, hep yanlış şeylere, gayrimeşruluklara yatkındır. Zaten dinler de bunun için gönderilmiştir. İnsanları nefsin pençesinden kurtarıp meşru yola çekmek içindir. Nefsin her istediği onun zararınadır. Bu zarardan ancak, dinin emir ve yasaklarına uymakla kurtulmak mümkündür. Çünkü, İslamiyetin içinde hiçbir zarar yoktur. İslamiyetin dışında hiçbir menfaat yoktur ve olamaz. İslam dairesinin dışında bir menfaat düşünmek, seraptan su beklemek gibidir. RUH VE BEDEN SAĞLIĞI BOZUK OLUR Bugün ilim de evliliğin ruhi ve bedeni faydalarını tespit etmiş durumdadır. Çevremize baktığımızda genelde, hiç evlenmemiş olanların, ruhen rahatsız kimseler olduğunu görürüz. Bu konu hakkında Prof. Osman Müftüoğlu şöyle diyor: "Evlilik, hayat kalitesi ve süresi üzerinde etkili bir faktördür. Özellikle erkeklerde evli olup olmamak, hayat kalitesini derinden etkiler. Evliler, duygusal ve bedensel açıdan kendilerini daha iyi ve mutlu hisseder. Yalnızlık hiçbir canlı için iyi değildir ama, insanlar için dayanılması en güç durumlardan biridir. Güçlü sosyal bağlar, yalnızlık duygusunu azaltır. Bazen sıradan kalabalıklar içindeyken bile rahatlamamız bundandır. Yaşınız ilerledikçe mükemmelliğe olan tutkunuz törpülenmekte, huzur anlayışınız sadeleşmektedir. Evlilik, yalnızlığı azaltmakta ve güçlü sosyal bağlar kurdurmakta çok güçlü bir çözümdür. Güvenebileceğiniz, birlikte yürüyebileceğiniz, paylaşabileceğiniz, zorluklara birlikte katlanabileceğiniz bir hayat arkadaşınız varsa hayatınızın daha sağlıklı, keyifli, huzurlu ve hafif geçeceğinden hiç kuşkunuz olmasın."