Akraba ve dost ziyareti

A -
A +

Yıllık izinler genelde yazın kullanılıyor. Arabasına atlayan, otobüse binen, ya sahile koşuyor ya da dağ evlerine. Tatil siteleri, tatil köyleri tıklım tıklım dolu. Akraba ziyaretleri unutulmak üzere artık. Halbuki akraba, dost ziyaretlerinin dünya ve ahıret için nice faydaları var. Akrabâ, dost ziyâretleri, insanın ömrünün uzamasına sebep olur. Nice insanların, üç günlük ömürleri akrabâ ziyâreti sebebiyle 30 yıla uzamıştır. Allahü teâlâ buyurdu ki: "Ey insanoğlu, malın ile akrabâ ve yakınlarını ziyâret et. Eğer malında cimrilik yaparak onlara bir şey götürmezsen, yâhut onlara verecek kadar bir seyin olmazsa, o takdirde hiç değilse ayaklarınla yürüyerek onlara ziyârette bulun." Resûl aleyhisselâm şöyle buyurdu: "Sadece bir selâm ile de olsa, sıla-i rahim yapınız. Akarabânızı, yakınlarınızı ziyâret ediniz." Üç şeyde, müslüman da, müslüman olmayan da birdir: 1- Birisine bir taahhütte bulunduysan, söz vermiş isen, bu taahhüdüne sâdık kal, onu yerine getir. 2- Seninle arasında akrabâlık bulunan kişilere ziyârette bulun. Onlarla yakınlık bağlarını koparma. 3- Sana güvenip emânet edene hıyânet etme. Emâneti yerine getir. Osman bin Maz'ûn anlatır: Resûlullah, Peygamberliği bildirilmeden önce benim arkadaşım ve dostum idi. Önceleri ben, kendisinden utandığım için, müslüman olmuştum. Çünkü beni devamlı Allaha ve müslüman olmaya davet ediyordu. Onun bu ısrarlı davetleri karşısında İslâmı kabûl etmiştim. Fakat müslümanlık kalbime iyice yerleşmiş değildi. Bir gün yanında oturmaktaydım. Konuşuyorduk. Bir ara öteye döndü. Sanki yanında birisiyle konuşuyordu. Sonra tekrar bana dönerek, "Vahiy meleği Cebrâil aleyhisselâm geldi" dedi ve şu âyeti okudu: "Şüphesiz ki Allah; adâleti, iyiliği, özellikle akrabâya muhtaç oldukları şeyleri vermeyi emreder. Kötü şeylerden, harâmdan, zulümden meneder." İşte bu anda ben çok sevindim. Müslümanlık iyice kalbime yerleşti. Hemen Allah Resûlünün yanından kalkarak doğruca amcası Ebû Tâlib'e gittim: Biraz önce kardeşinin oğlunun yanındaydım. O sırada kendisine "Şu âyet nâzil oldu" dedim. Bunun üzerine Ebû Tâlib şunları söyledi: O'na tâbi olun. Kurtuluşa erersiniz, doğru yolu bulursunuz. Allaha yeminle söylerim ki, kardeşimin oğlu güzel ahlâka da'vet ediyor. Kendisi sizi sadece hayra, iyi ahlâklı olmağa davet eder. Aslâ kötülüğe ve şerre davet etmez... Amcası Ebû Tâlib'in bu sözleri Allah Resûlünün kulağına gidince, iyice ümitlendi. Onun, müslümanlığı kabûl etmesini çok arzûladı. Hemen kalktı, doğruca amcasına gelerek kendisini İslâma davet etti. Allah Resûlünün, amcasının müslüman olması için ısrarla gayret sarfettiği bir sırada şu âyet nâzil oldu: "Muhakkak sen, ey habibim, her sevdiğin kişiyi hidâyete erdiremezsin. Fakat Allah, kimi dilerse ona hidâyet verir ve O, hidâyete erecekleri daha iyi bilir." Sıla-i rahim Arş'ta asılıdır. Gece gündüz oradan şöyle seslenir: "Yâ Rabbî, senin rızân için sıla-i rahim yapanları kendine yakın et. Sıla-i rahimi terkedenleri kendinden uzaklaştır." Hasan-ı Basrî hazretleri anlatır: "İnsanlar, ilmi öğrenip fakat amel etmedikleri, birbirlerini sadece lâfta sevip, fakat içlerinden düşmanlık besledikleri ve sıla-i rahimi terkettikleri zaman, Allahın lâneti onların üzerine olur. Allah onların kulaklarını sağır, gözlerini kör eder.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.