Alkış cahiliye devri âdetidir

A -
A +

Dün, dini merasimlerin dine uygun yapılmasından, cenaze merasiminde "Alkış" tutmanın dinde yeri olmadığından bahsetmiştik. Burada en büyük görev din adamlarına düşmektedir. Bunun için sık sık ikaz etmeleri, "Dinimizde alkışlama yoktur. Eğer mevtaya iyilik yapmak istiyorsanız, lütfen alkışlamayın, dua edin, Fatiha okuyun!" diyerek çok önemli dini bir vecibenin yerine getirilmesine vesile olmalıdırlar. Çünkü, herkes herşeyi bilemez. Neyin dinde yeri vardır, neyin yok; bu ancak ikazlarla mümkündür. İslamiyet, nereden gelirse gelsin ve hangi maksatla olursa olsun batıl inanç, bid'at, örf ve âdetleri yasaklamıştır. Maalesef cenaze ile ilgili yapılması gereken işlemlerin arasına çoğu zaman bilgisizlik, menfaat temini, bazen de eski din ve kültürlerin etkisinden kalınarak bid'at ve hurafelerin karıştığı görülmektedir. Cenazeye çelenk gönderilmesi cenazenin katafalka konularak uzun süre bekletilmesi, saygı duruşunda bulunulması, görev yaptığı yer veya yerlere götürülerek başında nutuk çekilmesi, bando ve marşların eşliğinde teşyi edilmesi, cenazenin bekletildiği yerlerde veya kabrin başında mum yakılması, çiçek bırakılması gibi davranışlar, bid'atların en çok dikkat çekenleri arasındadır. Gerçekten acı, üzüntü, gözyaşı, ıstırap ve ayrılık ateşinin tutuştuğu bir törende aykırı davranışta bulunmak o andaki teslimiyet, vecd ve samimiyetle uyumlu düşmemektedir. İşte uygun olmayan bu davranışlardan biri de cenaze nakil ve defni esnasında ona saygı adına tutulan alkışlardır. Tarih ve kültürümüzde cenaze merasimi dışında alkış vardır. Alkış daha çok hayatta olanlarla dünyevi işlerde bağlılığını, sevgisini, ispatlamak için el çırpmak maksadıyla takdir hislerini dile getirmektir. Nitekim Osmanlı döneminde de yapılan birçok protokol hizmetlerinde alkışın bu amaçla icra edildiği görülmektedir. Eskiden Araplar alkışı dini merasimlerinde de kullanıyorlardı. Bunun için Kur'an-ı kerimde dua, Kâbe'yi tavaf ve namaz kılmak gibi hallerde ıslık ve alkışın bir işaret olarak Cahiliye dönemi Arapları tarafından kullanıldığı bildirilmektedir. Onların bu eylemi Kur'an-ı kerim'in şu ayeti ile kınanmıştır: 'Onların Beytullah yanındaki duaları da ıslık çalmak ve el çırpmaktan başka bir şey değildir.' (8/35) Müşriklerin bazı erkek ve kadınları Beytullah'ı çıplak olarak tavaf ediyorlardı. Tavaf esnasında parmaklarını birbirine kenetleyip ağızlarına götürerek ıslık çalıyorlar, bir taraftan da ellerini çırparak alkış tutuyorlardı. Bu da iddialarına göre onların duası idi. Islık ve el çırpma olayı dua, ibadet ve hatıra adına yapılmış olsa bile tasvip görmemiştir. Bu nedenle son yıllarda bazı cenaze törenlerinde toplanan kalabalıklar da el çırpmayı bir adet hatta cenazeye karşı tabii bir görev ve anlayış haline getirmişlerdir. Halbuki hangi amaçla olursa olsun bu doğru bir iş değildir. Cenazeye olan saygı ve üzüntümüzün bir işareti olmaktan da uzaktır. Tersine ağıt yakmak, yüksek sesle ağlayarak feryat etmek onu nasıl rahatsız ediyorsa, alkış ve ıslık gibi hiçbir dini mesnedi olmayan hareketler de onun ruhunun incinmesine sebep olur. Bunun için bu tür yanlış davranış ve uygulamaların daha fazla yaygınlaşıp tabii bir teamül haline gelmeden önüne geçilmelidir. Hem cenaze sahibi hem de cenaze törenlerine katılanlar yeterince aydınlatılmalıdır. Cenaze törenleri son görevdir. Bu son önemli görevin ölen kimseye faydası olacak şekilde olması gerekir. Bu da alkışla olmaz. Çünkü tutulan alkışların, ölene hiçbir faydası yoktur, aksine her ikisine de zararı vardır. Aklı başında olan bir kimse hem kendine hem de mevtasına zarar vermek istemez!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.