Hz. Mu'âz şöyle anlatır: Bir gün Resûl-i ekrem efendimiz bir hayvana binmişti. Ben de arkasında bulunuyordum. Bana sordu: - Cenâb-ı Hakkın kulları üzerinde olan hakkı nedir, biliyor musunuz? - Allah ve Resûlü daha iyi bilir. - Cenâb-ı Hakkın kulları üzerindeki hakkı, onların Kendisine ibâdet etmeleri ve başka hiçbir varlığı O'na ortak koşmamalarıdır. Kullar bu vazîfelerini yerine getirirlerse, Allahü teâlâdan bekledikleri hakları, Allahü teâlânın onlara vadettiği nedir, bilir misin? - Allah ve Resûlü daha iyi bilir. - Bu takdirde kulların Allahü teâlânın üzerindeki hakkı, Onlara vadettiği nimeti vermesi ve azâb etmemesidir. Resûlullah efendimiz buyurdu: - Ey Mu'âz! Sana Allahtan korkmayı, O'na sığınmayı, doğru konuşmayı, verdiğin sözde durmayı, herkese selâm vermeyi, güzel amel ve işlerde bulunmayı, öksüze merhamet etmeyi, tatlı sözlü olmayı, Kur'ân-ı kerîmi okumayı, âhireti sevmeyi, âhiret hesâbının korkusunu taşımayı ve herkese şefkat kanatlarını germeyi tavsiye ederim. Hikmet sahiplerine kötü söz söylemekten, doğruyu yalanlamaktan, günâhkâra itâatten, âdil hükümdara isyândan ve yeryüzünde bozgunculuk yapmaktan da seni nehyederim, sakındırırım. Her yerde Allahü teâlâyı zikretmeyi ve her günâhın peşinden tövbe etmeyi tavsiye ederim. Gizli günâh işlediğin zaman gizli, âşikâre günâh işlediğin zaman âşikâre tövbe edersin... Tâbiînin büyüklerinden Ebû İdris el-Havlânî, Hz. Mu'âz bin Cebel'e, "Seni Allah için seviyorum" dediğinde, Mu'âz bin Cebel şöyle cevap verdi: - Sana müjdeler olsun, ey Ebû İdris! Ben Resûl-i Ekremin şöyle buyurduğunu işittim: "Kıyâmet günü Arş'ın etrafında, birtakım insanlar için kürsüler kurulacaktır. Bunların yüzleri ayın ondördü gibi parlayacaktır. İnsanlar feryâd ederken onlar korkmazlar. Korku ve kederleri olmayan kimseler, Allahın gerçek dostlarıdır." Peygamberimize bunların kim olduğu sorulunca buyurdu ki: "Onlar, Allah için birbirlerini seven kimselerdir."