Hâlid bin Velid hazretleri, Eshâb-ı kirâmın ve İslâm kumandanlarının büyüklerindendir. Peygamber efendimizden "Seyfullah= Allah'ın kılıcı" ünvanını almıştır. Bedir ve Uhud savaşlarında henüz Müslüman olmadığından düşman birliklerinden birinin kumandanıydı. Hudeybiye'de de düşman tarafında bulundu. Hz. Halid bin Velid'in kardeşi Velid, Bedir'de esir edildi. Fidye karşılığında serbest bırakılıp Mekke'ye dönünce imâna geldi ve tekrar Medine'ye döndü. Ondan, Hz. Halid bin Velid'in müslüman olması için teşvik edici mektublar gönderdi. Peygamber efendimiz Umre yapmak için Mekke'ye gidince, Hz. Halid bin Velid saklandı. Hz. Peygamberimize görünmedi. Hz. Halid bin Velid'in kardeşi Velid de, Peygamber efendimizin yanında bulunuyodu. Sevgili Peygamberimiz ona "Hâlid nerelerde? Onun gibi birinin İslâmiyeti tanımaması, bilmemesi olamaz. Keşke o, bütün gayret ve kahramanlıklarını müslümanların yanında müşriklere karşı gösterseydi ne kadar hayırlı olurdu. Kendisini, sever, üstün tutardık" buyurdu. Resulullah efendimiz, böylece yakında müslüman olacağı müjdesini de vermiş oldu. Gerçekten bir müddet sonra da müslüman oldu. Savaşlarda büyük kahramanlıklar gösterdi. Resulullaha büyük hürmeti vardı. Peygamber efendimiz, Veda Haccı'nda mübârek saçlarını tıraş ettiriyordu. Bütün Ehsâb-ı kirâm etrafında toplanmış saçları yere düşürmemek için havada yakalıyorlardı. Mübârek alınlarındaki saçlarına sıra gelince Hz. Halid bin Velid, "Anam, babam, canım sana feda olsun Yâ Resûlallah, ne olur, mübârek alnınızdaki saçları bana verir misiniz" diyerek o kadar yalvardı ki, Hz. Peygamberimiz onu kıramadı.Tebessüm buyurdular: Mübârek saçları alan Hz. Halid, öptü kokladı, yüzüne gözüne sürdü ve sarığının içine yerleştirdi. Bütün savaşlarda muzaffer olmasının sebebini sorduklarında, sarığını çıkarıp içindeki mübârek saçlar sayesinde olduğunu söylerdi. Yanında, Peygamber efendimizin ism-i şerifini, salâtü selâm ilâve edilmeden yalnız olarak söylenmesine müsaade etmezdi. Bütün Eshâb-ı kirâm gibi, o da, sevgili Peygamberimizin rızasını ve hoşnutluğunu kazanabilmek için çırpınırdı. Bunun için her şeylerini feda eder, hiçbirşeyden çekinmezdi. Cesâret ve şecaatini ve askerlikteki tecrübelerini İslâmiyetin her tarafa yayılması için harcamış ve bunun için Peygamber efendimiz tarafından methedilmişti.