Resûlullah efendimiz ve Ebû Bekr-i Sıddîk içeride iken, müşrikler, iz takip ederek mağaranın önüne geldiler. Mağaranın ağzının bir örümcek tarafından örüldüğünü ve iki güvercinin de yuva yaptığını görünce, "Bu örümcek, ağını, Muhammed doğmadan önce örmüştür" diyerek içeri bakmadan geri döndüler. Müşrikler kapı önünde münâkaşa ederken, içeride Hz. Ebû Bekir endişeye kapılmıştı. Kâinâtın sultânı efendimiz, "Yâ Ebâ Bekr! Üzülme! Şüphesiz Allahü teâlâ bizimledir" buyurarak onu rahatlattı. Mağarada üç gece kalıp, pazartesi gecesi yola çıktılar. Hz. Ebû Bekir, hazerde ve seferde Resûlullahtan hiç ayrılmadı. Ona her zaman arkadaşlık etti. Her zaman, malını, canını fedâ etmeye hazır hâlde yanında beklerdi. Bedir Savaşında bir ara, İslâm askeri zorlanmaya başladı. Bunun üzerine, Peygamber efendimiz, Sa'd ve Sa'îd hazretlerini gönderdi. Sonra Hz. Ebû Zer'i gönderdi. Daha sonra da Hz. Ömer'i gönderdi. Bir saat geçtiği hâlde, zorlanma devam ediyordu. Bunu gören, Hz. Ebû Bekir, kılıcını çekip atına binmek isteyince, Peygamber efendimiz elinden tutup buyurdu ki: - Yanımdan ayrılma yâ Ebâ Bekr! Bedenime ve kalbime gelen her sıkıntı, senin mübârek yüzünü görmekle hafifliyor. Seninle kalbim kuvvetleniyor. Peygamber efendimiz, Hz. Ebû Bekir'i ağlarken görünce buyurdu ki: - Yâ Ebâ Bekr, ağlama! Arkadaşlığı ve malı, bana, senden daha bereketli olanı yoktur. Hz. Ebû Bekir, diline hâkim olmak, lüzûmsuz hiçbir şey konuşmamak için mübârek ağzına taş koyardı. Mecbûr kalmadıkça aslâ dünya kelâmı konuşmazdı. Hadîs-i şerîfte, "Ebû Bekir'in îmânı, bütün mü'minlerin îmânı ile tartılsa, Ebû Bekir'in îmânı ağır gelir" buyuruldu. Peygamber efendimizin ilk halîfesi ve peygamberlerden sonra insanların en üstünü olmak fazîleti, üstünlüğü, sadece Hz. Ebû Bekir'e nasîb olmuştur. O, dîni kuvvetlendirmek, Peygamber efendimizi memnûn etmek için malını vermekte, düşmana karşı cihâd etmekte, hep önde olmuştur. Hadîd sûresinde meâlen buyuruldu ki: "Mekke-i mükerremenin fethinden önce, malını veren ve cihâd eden kimseye, fetihten sonra malını dağıtan ve cihâd edenden daha büyük derece vardır. Allahü teâlâ hepsine Cenneti vadetti." Bu âyet-i kerîmenin, Hz. Ebû Bekir'in fazîletini ve derecesinin yüksekliğini gösterdiğini âlimlerimiz söz birliği ile bildirmişlerdir.