İslam büyüklerinin örnek hallerinden biri de, kendileri çok ibadet yapmalarına rağmen amellerine değil, Allah'ın lûtuf ve affına güvenirlerdi. Nitekim hadîs-i şerifte şöyle buyurulmuştur: "Akıllı o kimsedir ki, nefsine hakim olur ve öldükten sonrası için amelde bulunur. Âciz ve zavallı olan da o kimsedir ki, hevâî arzularını nefsinin emrine verir de üstelik Allaha karşı birtakım ümid ve kuruntular besler." Sad bin Cübeyr hazretlerine, "Allah kerimdir, deyip aldanmak nasıl olur?" diye sormuşlar. O da şu cevabı vermiştir: "Kulun Allah hakkında aldanması, isyana devam ettiği halde Allah'tan mağfiret temenni etmesidir." Hasan-ı Basrî buyurdu ki: "Öyle kimseler vardır ki onlar, şu fani dünyadan iyilikleri çok olduğu halde ayrılmış değillerdir. Onları mağfiret ümidi aldatmıştır. Onlardan biri der ki: 'Ben, aziz ve celîl olan Rabbime karşı güzel zan beslemekteyim. Amel çok olmuş, az olmuş aldırış etmiyorum.' İşte o kimse bu sözünde bir yalancıdır. Zira hakikaten Rabbine güzel zan beslemiş olsaydı, amelini de güzel yapması gerekirdi. Allahü teala buyuruyor ki: (Rabbinize karşı beslediğiniz şu zannınız (yok mu?) işte sizi o helâk etti. Bu yüzden hüsrana düşenlerden oldunuz.) [Fussılet sûresi, âyet: 23]" Meysere el-Âbid hazretlerinin, kendisini iyice mücahedeye verdiğinden kaburgaları görünür olmuştu. Kendisine; "Allah'ın rahmeti geniştir" denildiği zaman söyleyeni azarlar ve dermiş ki: "Bu doğrudur. Eğer Allah'ın rahmeti geniş olmasaydı, isyanımız bir yana, tâatlerimizdeki kusur ve günahlarımız sebebiyle bizi helâk ederdi." Huzeyfe bin el-Katâde buyurdu ki: "Eğer adamın biri sana, 'Senin amellerin, âhiret gününde fasıkların amellerinden farksızdır' diye yeminde bulunsa, ben o şahsa; 'Doğru söyledin, yeminine keffâret gerekmez' derim." Huzeyfe el-Meraşî buyurdu ki: "Eğer sen, en güzel kabul ettiğin tâatindeki kusurların sebebiyle Allah'ın azâbına uğramaktan korkmazsan, bil ki helâke maruz bulunmaktasın." > Tel: 0 212 - 454 38 21 www.mehmetoruc.com e-mail: mehmet.oruc@tg.com.tr