Nuh aleyhisselamın son davetini de kavmi kabul etmeyince, sular yükselmeye başladı. Bu hususta Kur'an-ı kerimde, Hud suresinin 40. ayet-i kerimesinde mealen buyuruldu ki: "Nihayet helâk etme emrimizin, azabımızın vakti geldiği, gemi kazanı [Tennûr] kaynadığı zaman, biz Nuh'a emreyledik ki, kendisinden faydalanılan hayvanların her cinsinden erkek ve dişi birer çiftini gemiye koy. Üzerlerine boğulma emri takdir olunanlar hariç âile efradını ve sana iman etmiş olanları gemiye koy. Zaten Nuh'a iman edenler pek az idi." Âlimler, ayet-i kerimede geçen tennûru, gemide suyun toplandığı yer olarak bildirmişler, yani tennûrun geminin kazanı olduğunu haber vermişler; "Nuh'un gemisinin, ateş yanarak, kazanı kaynayarak hareket ettiğini, Kur'an-ı kerim açıkça bildiriyor" buyurmuşlardır. Tufan alametleri başlayınca, Hz. Nuh, müminlerden birini, kavmin meliki olan Safredûs'a gönderdi. Gönderilen mümin, tufanın başladığını haber verip, meliki imana davet etti. Kral derhal atına atlayıp geminin yanına geldi. Hz. Nuh'a bu olanları sordu. O da buyurdu ki: "Ey Melik! Bu, daima size söylediğim, sizi korkuttuğum gadab-ı İlâhidir. Allahü teâlânın azabıdır. İşte zâhir oldu." Kral ve diğer müşrikler, hâlâ bu hâli, diğer zamanlarda yağan, şiddetli yağmur olarak zannettiler ve en son daveti de kabul etmediler. Gemiye binecekler hazır olunca, Hz. Nuh onlara, Besmele ile gemiye binmelerini söyledi. Bütün müminler, o azgın kâfirlerin gözleri önünde, Hz. Nuh'la beraber gemiye bindiler. Nitekim bu hâl, Hud suresinin 41. ayet-i kerimesinde mealen şöyle bildirildi: "Nuh, gemiye bineceklere; 'Allahü teâlânın ismiyle girin ki, geminin yürümesi ve durması Allahü teâlânın iradesiyledir. Benim Rabbim, müminleri magfiret edici ve merhametiyle tufan belasından kurtarıcıdır' dedi." Nihayet gemiye binecekler bindi. Tufan başlamıştı. Sular yükseliyordu. Hz. Nuh, geminin gitmesini isteyince, "Bismillah" der, gemi giderdi. Durmasını isteyince de, yine "Bismillah" der ve gemi dururdu. Hz. Nuh ilk önce, iman etmiş olan Amûre ismindeki bir hanımla evlenmişti. Bundan olan oğulları ve bunların hanımları, yani Hz. Nuh'un gelinleri de mümin idi. Bunların hepsi gemiye binmişlerdi. İkinci olarak iman etmiş olan Vâile ise, daha sonra, imandan ayrılmış, mürted olmuştu. Hz. Nuh'un bu kadından doğan oğlu Kenan da babasına iman etmemişti. Bu Vâile, mürted olduktan sonra ise, Hz. Nuh'a mecnun, deli diyerek, küstahlıkta bulunduğu gibi, onun gizli sırlarını, kavmin müşrik olan reislerine vermekten de geri kalmıyordu...