Belkıs, adamlarının Hz. Süleymanın mektubu ile iligili dikkate değer bir fikir ileri sürememeleri üzerine, "Ben, onlara bir hediye göndereyim. Elçiler ne ile dönecek bakayım?" dedi. Bu, Belkıs'ın güzel bir tedbiri idi. "Eğer Süleyman [aleyhisselâm] dünya padişahlarından ise, hediyelerimi alır, hediyeler onu razı eder, bizden vazgeçer. Eğer peygamber ise, dinine tâbi olmaktan başka hiçbir şeyle razı edilemez. Mutlaka onun dinine tâbi olmamız icap eder" diye düşündü ve Süleyman aleyhisselâm için pek kıymetli hediyeler hazırlatıp gönderdi. Elçiler, hediyelerle birlikte Süleyman aleyhisselâmın huzuruna çıktılar. Süleyman aleyhisselâm, Belkıs'ın hediyelerini kabul etmedi. Gelen elçilere dedi ki: - Siz bana mal ile yardım mı ediyorsunuz? Benim, sizin hediye ile yardımınıza ihtiyacım yoktur. Allahü teâlânın bana verdiği nimetler; din, peygamberlik, hikmet ve mülk sizin getirdiğinizden daha hayırlıdır. Belki siz, dünya hayatının görünüşüne baktığınız için ve mallarınız artacağından dolayı size verilen hediyeye sevinirsiniz. Ben ise dünyalıkla sevinmem. Dünyaya benim ihtiyacım yok. Çünkü Allahü teâlâ bana hiç kimseye vermediği dünyalığı verdi. Ayrıca beni peygamberlik ile de şereflendirdi. Belkıs'ın elçileri, Süleyman aleyhisselâmın sahip olduğu nimetleri görmüşler, kendi getirdiklerinin pek ehemmiyetsiz olduğunu farketmişlerdi. Ayrıca Süleyman aleyhisselâm, Belkıs'a mektubu gönderdiği Hüdhüd vasıtasıyla, onların ne getirip ne soracaklarını, neyi elde etmek istediklerini, onların iç durumlarını öğrenmişti. Onlar; askerlerinin çokluğuna, kuvvetli olmalarına güveniyorlardı. Bunun için Süleyman aleyhisselâm da, elçilerin görecekleri yerde, asker ve kumandanlarını hazır etti. Kalabalık ve güçlü bir ordu ile muharebeye hazır olduğunu ima etti. Onlara, güç ve kuvvetini gösterdi. Kendisi için hiçbir değeri olmayan, onlara göre pek kıymetli olan hediyelere hiç ehemmiyet vermedi. Bütün bunlardan sonra, Süleyman aleyhisselâm, elçilerin reisine dedi ki: - Ey elçi! Şimdi getirdiğin hediyelerle Belkıs ve kavmine dön! Eğer iman etmiş oldukları hâlde bana gelmezlerse, muhakkak önüne geçemeyecekleri ordularla varır; onları oradan hor ve hakîr olarak çıkarırım!