Bir gün Abdullah bin Ömer hazretlerine, bin dirhem para ile kıymetli bir kaftan hediye getirilmişti. Dostlarından birisi ertesi gün, onu, çarşıda hayvanına veresiye yem alırken görünce şaşırdı. Evine gidip sordu: - Dün Abdullah bin Ömer'e bin dirhem para ile kıymetli bir kaftan gelmemiş miydi? - Evet gelmişti. - Fakat bugün onu veresiye alış-veriş yaparken gördüm. - Doğrudur. Hediyeleri aldığı gün, kaftanı omuzuna alıp, çarşıya çıktı. Dönüşünde ne kaftan ne de paralar vardı. İhtiyacı olanlara hepsini dağıtmış. * * * Gençliğinde bir rü'yâ gördü. Rü'yâsında ipek bir kumaş parçasının üzerine binerek uçuyor, Cennetteki istediği yerlere konuyordu. Bu sırada birileri onu Cehenneme götürmek istedi. Hemen karşısına bir melek çıkıp, "Korkma!" dedi. Sonra alıp tekrar Cennete götürdü. Hazret-i Hafsa, onun bu rü'yâsını Resûlullaha anlatınca, Peygamber efendimiz buyurdu ki: "Abdullah ne iyi insandır. Keşke geceleri de namaz kılsa! " O zamandan sonra gece namazını hiç bırakmadı. * * * Allahtan başka kimseden korkmazdı. Bir gün yolculuğa çıktı. Yolda karşılarına bir aslan çıkınca, arkadaşları korkup ne yapacaklarını şaşırdılar. O korkusuzca aslanın yanına yaklaşıp, kulağına dedi ki: - Resûlullahtan işittim. "İnsanoğlu Allahtan başkasından korkmazsa, hiçbir şeyi ona musallat etmez" buyurdu. Yoldan çekil de yolumuza devam edelim. Aslan sessizce oradan uzaklaştı. * * * Acıkmayınca yemez, yediğinde de çok az yerdi. Nitekim Irak'tan ziyâretine gelen bir dostu, kendisine hediye olarak bir ilâç getirerek dedi ki: - Bu iyi bir ilâçtır. Sana, Irak'tan getirdim. - Bu ilâç neye yarar? - Hazımsızlığa iyi gelir. - O zaman, sen bu ilâcı başkasına ver! - Niçin? - Çünkü, ben ömrümde hiç karnım doyana kadar yemek yemedim. Bundan sonra da yemiyeceğim için bende hazımsızlık olmaz.