Resûl-i ekrem Safâ Tepesi yanında, Erkam'ın evinde Eshâbına nasîhat veriyordu. Eshâb-ı kirâm toplanmış, O'nun nurlu cemâlini görmekle, tatlı tesirli sözlerini işitmekle kalplerini cilâlıyor, rûhlarını ferahlatıyorlardı. Sonsuz lezzet, zevk ve neşe içinde hâlden hâle dönüyorlardı. Ömer bin Hattâb'ın buraya geldiği gördülür. Onun kılıçla geldiğini gören Eshâb-ı kirâm, Resûlullah'ın etrâfını sardı. Hazreti Hamza; "Ömer'den çekinecek ne var, iyilikle geldiyse, hoş geldi. Yoksa o kılıcını çekmeden, ben onun başını yere düşürürüm." derken, Resûlullah efendimiz; "Yol verin, içeri gelsin!" buyurdu. Biri sağında, biri solunda, ötekiler tetikte olarak içeri girdi. Cebrâil aleyhisselâm daha önce Hazreti Ömer'in îmân ettiğini, yolda olduğunu haber vermişti. Resûlullah Hazreti Ömer'i tebessüm buyurarak karşıladı ve; "Bırakınız, yanından ayrılınız!" buyurdu. Bıraktılar. Resûlullah'ın önünde diz çöktü. Resûlullah efendimiz, kolundan tutup; "Îmâna gel yâ Ömer!" buyurdu. O da temiz kalple kelime-i şehâdeti söyledi. Eshâb-ı kirâm, sevinçlerinden yüksek sesle tekbir getirdi. Eshab-ı kiram, o zamâna kadar îmân ettiklerini gizler, gizli ibâdet ederlerdi. Hazreti Hamza'nın ve üç gün sonra da Hazreti Ömer'in Müslüman olması ile Müslümanlar kuvvetlendi. Hazreti Ömer; "Kardeşlerimiz ne kadardır?" dedi. "Seninle kırk olduk." dediler. "Öyleyse, ne duruyoruz? Haydi çıkalım, Harem-i şerîfe gidelim. Açıkça namaz kılalım!" dedi. Resûlullah kabul buyurdu. Kureyş'in ileri gelenleri, Hazreti Ömer'in bütün Müslümanlarla berâber Kabeye geldiğini görünce; "Ömer Muhammedîleri toplamış getiriyor." dediler. Sevindiler. Ebû Cehl, zekî, cin fikirli olduğundan, bu gelişi beğenmedi. İleri varıp; "Yâ Ömer! Bu ne hâl?" dedi. Hazreti Ömer hiç aldırış etmeden; "Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden resûlullah." dedi. Ebû Cehl, ne diyeceğini şaşırdı. Dona kaldı. Hazreti Ömer bunlara dönerek; "Beni bilen bilir. Bilmeyen bilsin ki, Hattâboğlu Ömer'im. Karısını dul, çocuklarını yetim bırakmak isteyen, yerinden kıpırdasın." dedi. Hepsi geriye çekilip dağıldılar. Ehl-i İslâm, Harem-i şerîfte saf olup, yüksek sesle tekbir aldı. İlk olarak meydanda namaz kıldılar. Hazreti Ömer, o günden sonra, dayısı Ebû Cehl'e ve kâfirlerin ileri gelenlerine meydan okudu. Hazreti Ömer Müslüman olunca; "Ey Peygamberim! Sana Allah ve müminlerden, senin izinde gidenler yetişir." meâlindeki Enfâl sûresi altmış dördüncü âyeti indi.