Bu dünya nîmetleri geçicidir ve aldatıcıdır. Bugün senin ise, yarın başkasınındır. Âhırette ele girecekler ise sonsuzdur ve dünyada iken kazanılır. Bu birkaç günlük hayat, eğer dünya ve âhıretin en kıymetli insanı olan, Muhammed aleyhisselâma tâbi olarak geçirilirse, saadet-i ebediyye, sonsuz necât, kurtuluş umulur. Yoksa Ona tâbi olmadıkça, herşey, hiçtir. Ona uymadıkça, her yapılan hayır, iyilik, burada kalır, âhırette ele birşey geçmez. Kısa ömrümüzü O'na uymakla geçirmeliyiz. Hadis-i şerifte, "Allahü teâlâ, insanları yaratırken, ecellerini, ömürlerini ve rızıklarını takdîr etmiştir" buyuruldu. İnsanın rızkı değişmez, azalmaz ve çoğalmaz ve zamanından geri kalmaz. İnsan, rızkını aradığı gibi, rızık da, sahibini arar. Çok fakirler vardır ki, zenginlerden daha iyi, daha mes'ûd yaşar. Allahü teâlâ kendisinden korkanlara, dînine sarılanlara, ummadıkları yerden rızık gönderir. Hadis-i kudsîde, "Ey dünya! Bana hizmet edene hizmetçi ol! Sana hizmet edene güçlük göster!" buyuruldu. Bir hadis-i şerifte, "Yâ Rabbî! Beni sevenlere, hayırlı mal ver. Bana düşmanlık edenlere, çok mâl ve çok evlat ver!" buyuruldu. Resûlullah , "Dünya ve âhıret, birbirinin zıddı, tersidir. Bu ikisinden birisini râzı edersen, öteki gücenir" buyurdu. Bu hadis-i şerif de gösteriyor ki, dünyanın güzelliği ile âhıretin güzelliği birbirinin zıddıdır. Birbirine uymaz. Herkes bilir ki, dünya güzelliğini, islâmiyet beğenmez. Âhıret güzelliğini beğenir. O hâlde, dünya güzelliği kötüdür. Âhıret güzelliği iyidir. Birincisi ademden, ikincisi vücûdden hâsıl olmaktadır. Peygamberimiz buyurdu ki, "Bir insanın ruhu vücûdundan ayrılınca, bir nidâ gelir ki, ey insan oğlu, sen mi dünyayı terk eyledin, yoksa dünya mı seni terk eyledi? Sen mi dünyayı topladın, yoksa dünya mı seni topladı? Sen mi dünyayı öldürdün, yoksa dünya mı seni öldürdü? Cenâzeyi yıkamaya başlayınca üç nidâ gelir: 1- Hani senin kuvvetli vücûdun? Seni hangi şey zayıflattı? 2- Hani senin güzel konuşman, seni hangi şey susturdu? 3- Hani senin sevgili dostların, seni niye bırakıp gittiler Bir gün terazi kurulur, dünya işleri sorulur./Helâl lokma yemeyip de, cevap vermek ne müşkildir./Hasta olup yıkılınca, gözleri göğe dikilince,/Cân alan melek gelince, necât bulmak ne müşkildir...