Bir defasında Allahü teâlâ, Musa aleyhisselâma sordu: " Ya Musa! Benim için ne işledin?" "Ya Rabbi! Senin için namaz kıldım, oruç tuttum, zekât verdim, ismini çok zikrettim" cevabını verince, "Ya Musa! Namazların sana burhandır. Oruçların, cehennemden siperdir. Zekât, kıyamet gününün sıcaklığından koruyan gölgedir. İsmimi söylemen de, kabir ve kıyamet karanlığında seni aydınlatan nurdur. Yani bunların faydaları hep sanadır. Benim için ne yaptın?" buyurdu. Musa aleyhisselâm, bunun üzerine, "Ya Rabbi! Senin için olan ameli bana bildir!" deyince, Allahü teâlâ buyurdu ki: " Ya Musa! Dostlarımı benim için sevdin mi ve düşmanlarıma benim için düşmanlık ettin mi?" Böylece, Musa aleyhisselâm da, Allah için amelin, Hubb-i fillâh ve Buğd-i fillâh, yani Allah için sevmek ve Allah için düşmanlık etmek olduğunu anladı. Allahü teâlâ, Hazreti Musa'ya şöyle vahyetti: "Lâ ilâhe illallah" diye şehadet edenler olmasaydı; Cehennemi dünya ehline musallat ederdim. Ya Musa! Bana ibadet eden olmasaydı; bana isyan edenlere göz açıp kapayıncaya kadar bir mühlet vermezdim. Ya Musa! Şurası muhakkak ki, bana inanan, benim indimde mahlûkatın en kerimidir. Ey Musa! Asi olanın sözünün ağırlığı, dünyadaki bütün kumların ağırlığına denktir. Bu vahiy üzerine, Musa aleyhisselâm, asinin kim olduğunu bildirmesini arz edince, Allahü teâlâ buyurdu ki: " O kimse anasına ve babasına; "Ben sizi dinlemiyorum" diyendir." Bir defasında Allahü teâlâ, Musa aleyhisselâma buyurdu ki: - Ya Musa! Dünyada ibadet edenler içinde en çok sevdiğim kimse, zahid olanlardır. Bana en çok yaklaşan kimse, haram kıldıklarımdan kaçınan kimsedir. Bana en çok sevgili olan âbid; bana ibadet ederken, benim korkumdan ağlayan kimsedir. - Ya Rabbi! Sen onlar için ne hazırladın? Onlara, karşılık, mükâfat olarak ne vereceksin? - Zahidlere cenneti mubah kılarım. Orada nereyi isterlerse oraya inerler. Diledikleri yerlere girerler, otururlar. Haramlardan sakınanlara gelince; onları hesaba çekmekten hayâ ederim ve onları hesapsız olarak cennete sokarım. İbadetlerinde benim korkumdan ağlayanlara gelince; onlar için, hiç kimsenin kendileriyle beraber olamayacağı, başkalarına nasip olmayan Refîk-ül-âlâ mertebesi vardır.
Bu yazılanların mənbəsi hansı kitabdır?