Habeş İmparatoru Necâşî, ülkesine sığınan Müslümanları tanımak için saraya davet etti. Sarayda büyük bir divan kuruldu. Necâşî de âlimlerini topladı. Sonra muhâcirleri getirdiler. Müslümanlar geldiklerinde selâm verdiler ve secde etmediler. Necâşî, sebebini sorduğunda, "Biz Allahü teâlâdan başkasına secde etmeyiz. Peygamber efendimiz bizi, Allahtan başkasına secde etmekten men edip, 'Secde, yalnız Allahü teâlâya mahsûstur' buyurdu, dediler." Necâşî sordu: - Ey huzuruma getirilmiş olan topluluk! Bana söyleyiniz. Ülkeme ne için geldiniz? Hâliniz nedir? Tüccâr değilsiniz, bir istediğiniz de yok. Sizin şu ortaya çıkmış olan Peygamberinizin hâli nedir? Hz. Ca'fer şöyle cevap verdi: - Ey Hükümdar! Ben, önce, üç söz söyleyeceğim. Eğer doğru söyler isem beni tasdik edin, yalan söylersem yalanlayın. Her şeyden önce emret ki; şu adamlardan yalnız biri konuşsun, diğerleri sussun! Mekkeliler adına Amr bin Âs'ın konuşması kararlaştırıldı. Hz. Ca'fer konuşmaya başladı: "Benim, üç sözüm var. Şu adama sorunuz. Biz, yakalanıp efendilerimize iâde edilecek köleler miyiz? Acaba biz haksız yere bir kimsenin kanını mı döktük de, kanı dökülenlere iâde mi edileceğiz? Başkasının mallarından haksız yere aldığımız, üzerimizde ödemekle mükellef olduğumuz mallar mı vardır?" Müşrikler cevap verdi: - Bu üç şeyin hiçbirini bunlar yapmadılar. - O hâlde siz bunlardan ne istiyorsunuz? - Onlar ile biz bir dinde idik. Onlar, bunları bıraktılar. Muhammed'e ve dînine uydular. Necâşî, Hz. Ca'fer'e dedi ki: - Siz bulunduğunuz dîni bırakıp ne diye başkasına uydunuz? Kavminizin dîninden ayrıldığınıza, ne benim dînimde ne de bunların dîninde olmadığınıza göre, sizin edindiğiniz bu din hakkında bilgi veriniz? Hazreti Cafer, İslamiyet hakkında kısa bilgi verdi. Necaşi, onların hak yolda olduklarını anlayarak rahatladı...