Dün, Amerikan Wall Street Journal gazetesinin, evliliğin en büyük düşmanının flört ve iş arkadaşlığının olduğuna dair bir araştırmasına yer vermiştim. Bugün de evlilik öncesi flörtün evliliğin üzerindeki etkileri üzerinde durmak istiyorum. Evlenmek, yuva kurmak, insanın hayatını değiştiren, hayatın dönüm noktasını meydana getiren bir olaydır. Yanlış bir tercih, insanın dünyasını karartır. Hattâ insanın âhiretine de tesîr ederek, sonsuz azâba sebep olabilir. Dış görünüşe aldanıp da yanlış karar vermekten sakınmalıdır. Çünkü evlilik hayatına başladıktan sonra, geri dönmek zordur ve kötü huylu kimsenin, bundan sonra düzeltilmesi de kolay değildir. Evlilik öncesi eşlerin birbirlerini tanımalarında birçok meşru yol vardır. Fakat birçok genç bugün flört yolunu tercih etmektedir. Flört; kız ve erkeğin arkadaşlık kurmasıdır. Bu yolla gençlerin birbirini tanımaları mümkün değil. Çünkü her iki taraf da rol yapacak, gerçek yönlerini saklayacak, karşı tarafın arzu ettiği yönlerini ön plana çıkartacaktır. Beş yıllık arkadaşlıktan sonra evlenip üç ay sonra da, "Bugüne kadar gerçek halini tanıyamamışım" diyerek ayrılan çok kimseye şahit oluyoruz. Çoğu zaman flört bir tuzak olarak kullanılmaktadır. Bu arkadaşlıkta çok defa kız, erkek tarafından kandırıldıktan sonra bir paçavra gibi sokağa terk edilmektedir. Simsarların kucağına itilmektedir. Flört, akıl-mantık hislerini altüst eder. Bu işin en mühim özelliği de, sık sık arkadaş değiştirmektir. Kızı kandırıp terkeden erkek hâin, kandırılan kız da maskara durumuna düşer. Bu işte çok defa, iffet elden gider. Nâmuslu Müslüman bir kız için bundan büyük felâket olamaz. Flörtle meydana gelen tahrîk, gençleri huzursuz, rahatsız ve saldırgan hâle getirir. Flört, birçok gençleri serseri, müsrif ve perişan hâle sokar. Gençler arasında aşağılık kompleksi, kıskançlık, kin, nefret, karamsarlık, düşmanlık, anarşi ve çeşitli rûhî bunalımlar doğurur. Hattâ intiharlara sebep olur. Flört, zamanla tenhâda buluşmaya sevkeder. Sonunda, birçok gencin başı belâya girer. Genelde bu hissî eğlencelerden sonra hep soğukluk olur. Genç erkek, kokladığı çiçekten hemen doyar, sonra başka renkte bir çiçek arar. Artık gördüğü bu sahne onu avutmaz. Çünkü ondaki esrar, onu çeken câzibe, bağ ve düğümler çözülmüştür. O artık başka bir câzibe, daha esrarlı bir düğüm ister, başka eğlenceleri kovalar. Bu durum evlendikten sonra da devam eder. Bekârken çok kimseyle görüşen, çok kimseyle eğlenen erkek ve kızda, evlendikten sonra da çok kimseyle görüşme arzûsu devam eder. Bir kişiye bağlı kalmak, zamanla onu sıkmaya başlar, değişiklik arayışına girer. Bunun sonucu olarak, her gün gazetelerde boy boy resimlerini gördüğümüz cinâyetler meydana gelir. Bugün yüzlerce âile bu yüzden perişan olmaktadır. Bir kısmı hapishanede, bir kısmı da kendini mezarda bulmaktadır. Bir anlık gaflet, değişiklik arzûsu, kişilerin hem dünyasını, hem de âhiretlerini karartmaktadır. Çok gence belki bunlar manâsız gelir. Çünkü birisine gönlünü kaptıran gence verilecek nasîhat, deli saçması kabûl edilir. Onun için Peygamber efendimiz, "Sevgi insanı sağır ve kör eder" buyurmuştur. Sağıra ne anlatsanız, ne söyleseniz duymaz. Bu bakımdan ileri görüşlü, tecrübeli sâlih ana-babanın tavsiyelerine de mutlaka uymalıdır! Ana-baba, oğlunun veya kızının evleneceği kişiye, evlâtlarının gözü ile bakmaz. Acı tecrübelerin verdiği firâsetle bakar. Ana-baba sadece görünüşe değil, perdenin arkasına da bakar. Perde gerçeği görmeye mâni olur. İnsanı yanıltır. Bunun için böyle önemli, hayati bir konuda gençlerin kendi başlarına karar vermeleri büyük risktir, tehlikelidir. Anne-baba ve çevredeki güvenilir kimselerin görüşleri de mutlaka alınmalıdır.