İslam büyükleri, bilmedikleri bir dinî meselede açıkça "bilmiyorum" derlerdi. Bu hususta ayıplanmaktan korkmazlardı. Aksine yanlış cevap vermekten çok korkarlardı. Bir defasında, İmam Şa'bî hazretlerine bir mesele sormuşlar. İmam da "Bilmiyorum!" demiş. Demişler ki: "Yâ imam, siz ki Irak'ın meşhur âlimisiniz. 'Bilmiyorum!' demekten sıkılmıyor musunuz?" O da şu sözlerle mukabelede bulunmuş: "Melekler, ilim ve edebce bizden daha ileridir. Böyleyken onlar: 'Allah'ım, seni tenzih ederiz. Bizim, Senin bize öğrettiğinden başka ilmimiz yoktur...' demekten sıkılmadılar." Resulullaha da, "en kıymetli yer neresidir?" diye sorulunca, "Bilmiyorum, Rabbim bildirirse söylerim" buyurmuştur. Bunu Cebrail aleyhisselama sormuş, ondan da, aynı cevabı almıştır. O da, Allahü tealaya sormuş, "Mescidler"dir cevabını almıştır. A'raf suresinin "Affet ve marufu emret" mealindeki yüzdoksansekizinci ayet-i kerimesi gelince, Cebrail aleyhisselamdan bunu açıklamasını istemiş, o da, "Rabbimden öğreneyim" diyerek gitmiştir. Tekrar geldiğinde, Allahü teala, "Senden uzaklaşana yaklaş! Senden esirgeyene ihsan et! Sana zulüm edenleri affet!" emrini verdi, dedi. İmam-ı Ebu Yusüf, bir suale "bilmiyorum" deyince, "hem Beyt-ül-maldan maaş alıyorsun, hem de cevap vermiyorsun" dediler. O da "Beyt-ül-maldan, bildiklerim kadar ücret alıyorum. Bilmediklerim için alsaydım, Beyt-ül-malda bulunanların hepsi yetişmezdi" dedi. Nefsine uymayan cahil ile arkadaşlık etmek, nefsinin esiri olan din adamı ile arkadaşlık etmekten iyidir. Din adamı olduğu için tekebbür etmek, cahil olmanın alametidir. Çünkü, ilim, tevazua sebep olur, kibirden meneder. Hadis-i şerifte, "Âlim olduğunu söyleyen kimse, cahildir" buyuruldu. Her sorulana cevap veren, her gördüğünden mana çıkaran ve her yerde bilgi satan kimse, cahilliğini ortaya koyar. Bilmiyorum, öğrenip de söylerim diyen kimsenin, derin âlim olduğu anlaşılır. Tel: 0 212 - 454 38 21 www.mehmetoruc.com e-mail: mehmet.oruc@tg.com.tr