Musa aleyhisselamın duası ile çekirgelerin istilasından kurtulan Kıbti halkı, sözlerinde yine durmayıp, inanmadılar. Sonra Allahü teâlâ, onların üzerine bit, güve musibetini gönderdi. Şöyle ki; Musa aleyhisselâma, ayn-i Şems denilen köydeki kızıl kum tepesine doğru yürümesi emrolundu. O kum tepesine vardı. Tepe; erimiş, serpilmiş büyük kum yığını idi. Asası ile oraya vurdu. Hemen Kıbtîlerin üzerlerine bit dökülmeye başladı. Ağaç, mahsul, ot ve benzerlerinden ne varsa, bitler onlara dadandılar. Hiçbir şey bırakmayıp, ne varsa silip süpürdüler. Elbiselerinin ve derilerinin içine girip ısırdılar. Birisi yemek yese, yemeğine dolarlardı. Hatta birisi, hiçbir böceğin tırmanamayacağı yüksek bir direk yapıp, üstüne yiyecek koysa ve sonra yemek için oraya çıksa, yemeği, bu bit yahut güvelerle dolu bulurdu. Firavun taifesine, o zamana kadar, bu belâdan daha büyük bir belâ gelmemişti. Saçları, derileri, kirpikleri, kaşları hep bitle doldu. Hatta derileri, çiçek hastalığına tutulmuş gibi bir şekil aldı. Bitler uykularına mâni oldukları gibi, rahat da bırakmadılar. Neticede hiçbir çare bulamayıp, âciz kaldılar. Allahü teâlâ, bitten başka, Kıbtîlerin hayvanlarına kene gönderdi. Bütün hayvanları yiyip, bir şey bırakmadılar. Kendilerine bitlerin musallat olduğu günlerde, Kıbtîlerden bir kimse, un yapmak için değirmene on ölçek hububat koysa, üç ölçek alamazdı. Bitler, hemencecik yiyip bitiriverirlerdi. Artık dayanamadılar. Hazreti Musa'ya gelip, feryat ederek şöyle yalvardılar: - Ey bizim âlimimiz Musa! Biz tövbe ediyoruz. Hatalarımıza pişman oluyoruz. Rabbine bizim için duâ et! Sana verdiği peygamberlik ahdi hürmetine bizden bu azabı kaldırsın! Musa aleyhisselâm duâ edince, Allahü teâlâ bu belâyı da kaldırdı ve bitler bir hafta sonra hiç kalmayıp, yok oldular. Kıbtîler de tekrar rahata kavuştular. Fakat yine verdikleri sözde durmadılar. "Biz, bir gün hariç, Musa'ya, bizim âlimimiz demedik. Firavun'un izzetine yemin ederiz ki, onu ebediyen tasdik etmeyeceğiz ve ona tâbi olmayacağız!" dediler. Bunun üzerine, bitlerin yok olmasından otuz veya kırk gün sonra, Allahü teâlâ, Musa aleyhisselâma vahyedip, Nil'in kenarına gitmesini ve asasını nehre sokup; yakınını, uzağını, yukarı ve aşağı seviyesini işaret etmesini emretti. O da öyle yaptı. Ardından hemen kurbağalar vrak vrak diye bağırarak her taraftan koşuştular. Sokaklar ve evler kurbağa ile doldu.