İngiliz Casusu Hempher, dün bahsettiğim; devletinin İslamiyeti yok etmek için hazırladığı planları okuduktan sonra, İngiliz Sömürgeler Bakanlığı Sekreteri ile bu konuda aralarında geçen konuşmadan da hatıratında bahsediyor: "Gerçekten okuduğum "İslâmı Nasıl Yıkabiliriz" isimli bu kitap, çok mükemmeldi. İleride yapacağım çalışmalar için, emsalsiz bir rehber idi. Sekretere kitabı iâde edip, memnuniyetimi ifâde ettiğimde, bana, "Bilmiş ol ki, bu meydanda, sen yalnız değilsin. Yaptığın işte çalışan pek çok adamımız var. Bu işi yapmak için, şimdiye kadar Bakanlığımız beşbinden fazla adam vazîfelendirmiş bulunmaktadır. Bakanlık bu sayıyı yüzbine çıkarmağı düşünüyor. Bu sayıya ulaştığımız zaman, Müslümanların hepsine hâkim olacak ve bütün İslâm memleketlerini ele geçirmiş olacağız" dedi. Daha sonra, Sekreter şunları söyledi: "Sana şunu müjdelerim ki, Bakanlığımızın bu programı gerçekleştirmesi için bir asırlık zamana ihtiyaç vardır. Biz o günleri görmesek bile, muhakkak çocuklarımız, torunlarımız görecektir. Şu darbımesel ne kadar da güzeldir, "Başkasının ektiğini yedim. Öyleyse, ben de başkaları için ekiyorum". Sizler, bunu yaptığınız zaman, bütün Hıristiyan âlemini memnûn etmiş ve onları oniki asırlık felâketten kurtarmış olacaksınız". Sekreter sözlerini şöyle tamamladı: "Asırlarca devam eden Haçlı Seferleri, hiçbir fayda sağlayamamıştır. Çünkü onların yaptığı iş, ânî ve plânsızdı, sadece kaba kuvvete dayanıyordu. Bunun için, netice alınamadı. Fakat şimdi, hükümetimizin değerli idârecileri, İslâmı çok iyi inceleyip, ince bir plân ve uzun bir sabırla içten yıkmak için çalışıyorlar." Kendileri de itiraf ettikleri gibi İngilizler asırlardır İslamı yıkmak için sinsi bir şekilde çalışmaktadırlar. Bir İslam büyüğü İngilizlerin ikiyüzlülüğünü şöyle tarif ediyor: "İslâmın en büyük düşmanı İngilizlerdir. İslâmiyeti bir ağaca benzetirsek, başka düşmanlar fırsat bulunca, bu ağacı dibinden keser. Fakat, bu ağaç bir gün filiz verebilir. İngiliz böyle değildir. Bu ağaca hizmet eder, besler. Müslümânlar da, onu dost bilir. Fakat, gece kimse görmeden köküne zehir döker. Ağaç öyle kurur ki, bir daha süremez. 'Vah vah çok üzüldüm' diyerek de Müslümanları aldatır. İngilizin, İslâma böyle zehir salması demek, para, mevkı ve kadın gibi, nefsânî arzûlar karşılığında satın aldığı yerli münâfıkların, soysuzların elleri ile, İslâm âlimlerini, İslâm kitaplarını, bilgilerini ortadan kaldırmasıdır." Son üç asırdır, Türk ve İslâm âlemi, nerede bir ihânete uğramışsa, bunun altında mutlaka İngiltere vardır. Bugün eski güçleri kalmadığı için planlarını, AB ve ABD'yi kullanarak tatbik etmek istiyorlar. Bugünkü sıkıntıların altında da yine onların parmağı var. 1944'te Japonya'da vefat eden, Abdürreşîd İbrâhîm, "Başa gelen felaketler, hangi perde ile örtülürse örtülsün, hep İngilizlerden gelmiştir. İngiliz siyasetinin temeli, islâmiyeti yok etmektir. Bu siyâsetin sebebi, islâmiyetten korkmalarıdır. Müslümanları aldatmak için, satılmış vicdansızları kullanmaktadırlar. Bunları ilerici aydın islâm âlimi olarak tanıtırlar." Peki, bütün bu faaliyetler karşısında biz ne yapacağız? Yapacağımız şey kolay. Ümitsizliğe kapılmadan, onların yapmak istediklerinin tersini yapmak. Yani, onlar; Müslümanları parçalamak, inancımızı zayıflatmak, yok etmek istiyorlar; bunun için de İslam alimlerini ve fıkıh kitaplarını saf dışı bırakmaya çalışıyorlar. Bunun için de işimiz; birlik beraberlik içinde inancımıza, örf ve âdetlerimize sahip çıkıp, dinimizi doğrudan Hadis-i şeriflerden, Kur'an-ı kerimden değil, asırlardan beri yapıldığı gibi, İslam büyüklerinin fıkıh, ilmihal kitaplarından en iyi şekilde öğrenmek, öğrendiklerimizi yaşamak ve yaşatmaya çalışmak olmalıdır.