"Bozgunculuk yapmayın!"

A -
A +

Şuayb aleyhisselâm, kavminin helâkinden sonra Medyen'e yakın; yeşillik, ağaçlık ve bolluk içinde bir şehir olan Eyke'deki insanlara, doğru yolu göstermekle vazifelendirildi. Eyke halkı, Medyen ahalisinin bütün hususiyetlerini taşıyordu. Her türlü azgınlık ve kötülük onlarda da vardı. Onlar da bolluk içindeydiler. Teraziyi onlar da doğru kullanmazlar, ölçüde hile yaparlardı. Alış verişlerinde karşı taraftakine muhakkak zarar vermeye, onu aldatmaya çalışırlardı. Alırken ucuz ve fazla fazla alırlar, satarken pahalı ve eksik verirlerdi. Yurtlarının, ticaret yolları üzerinde bulunmasından istifade ederek, yolcuları soyarlardı. Hepsinden kötüsü; puta taparlar, Allahü teâlânın peygamberine iman etmeye gelenleri, niyetlerinden vazgeçirmek için Hazreti Şuayb'a yalancı derlerdi. İstekleri olmazsa, tehditte bulunup eziyet yaparlardı. Başkalarının geçeceği yerlerde dururlar ve insanlara sıkıntı verirlerdi. Aslında Medyen halkı çoğalıp, şehirlerine sığmaz olunca, bir kısmı oradan ayrılıp Eyke'ye yerleşmişler, orayı imar edip, yurt edinmişlerdi. Medyen ahalisinin küfürde inat ederek helâke uğramasından sonra, Şuayb aleyhisselâm, Eyke halkını hak yola davet ederek dedi ki: "Allahü teâlâdan korkmaz mısınız ki, Ona isyan edersiniz? Ben sizin için emin bir peygamberim. Allahü teâlâdan korkun! Yasakları terk edip bana itaat edin! Ben sizden bir ücret de istemiyorum. Benim ücretim âlemlerin Rabbindendir. Kileyi, ölçeği tam ölçün, eksik tartarak insanların haklarına zarar verenlerden olmayın! Doğru terazi ile tartın! Yeryüzünde adam öldürmek, zina etmek ve yol kesmek suretiyle bozgunculuk yapmayın! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Allahü teâlânın azabından korkun!" Eykeliler, bugün bile ticaret hayatında geçerli olan ve herkesin uyması gereken, en azından toplumların sosyal yapılarının temelini oluşturan bu nasihatlere kulak asmadılar, iman etmediler ve karşı çıktılar. Hatta Hazreti Şuayb'a dediler ki: "Sen defalarca sihre uğramış olanlardansın. Sen ancak bizim gibi bir insansın. Biz senin davanda yalancılardan olduğunu zannediyoruz. Eğer davanda sadık isen, üzerimize gökten bir parça azap düşür." Şuayb aleyhisselâm, kavminin iman etmesinden ümidini kesince, Allahü teâlâya duâ etti. Bu duâdan sonra, anîden Allahü teâlânın emriyle sıcak rüzgârlar esti. İnsanlar evlerine kaçtılar. Fakat sıcak rüzgârların şiddetini artırması üzerine, kâfirler çaresiz kaldılar.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.