Kendinin ve çoluk çocuğunun nafakasını çıkarmak ve kimseye muhtaç olmamak için çalışmak, helal lokma kazanmak çok kıymetlidir. Dinimizde helal bile olsa hazır yiyicilik hoş karşılanmaz. Haksız kazanç elde edenlerin zaten yatacak yerleri yok! Peygamber efendimiz ve onun vârisi olan din büyükleri hep çalışmayı, helal kazanmayı emir buyurmuşlardır: Peygamber efendimiz, Hz. Muaz ile müsafeha edince buyurdu ki: - Ya Muaz, ellerin nasırlaşmış. - Evet ya Resulallah, kazma elimde toprakla meşgul oluyor ve bu sayede çoluk çocuğumun nafakasını kazanıyorum. Fahr-i kâinat efendimiz, Hz. Muaz'ı alnından öpüp buyurdu ki: - Bu eli Cehennem yakmaz. HER ADIMI İBADETTİR Yine bir gün bir genç, sabah erkenden işine gidiyordu. Eshab-ı kiramdan bazıları, bunu uygun görmediler. Orada bulunan Peygamber efendimiz buyurdu ki: "Öyle söylemeyiniz! Eğer kimseye muhtaç olmamak, ana babasını ve aile efradını muhtaç etmemek için işine gidiyorsa, her adımı ibadettir. Eğer kazanacağı para ile öğünmek, keyif sürmek niyetinde ise, şeytanla beraberdir." Çalışmaktan maksat da helal kazanmaktır. Harâm yoldan kazanan, hem büyük günâhları işlemiş olur, hem de kazandıklarının hayrını görmez. Kazandıkları boş şeylere gider ve günâh işlemekte kullanılır, insanı felâkete sürükler. İmâm-ı Ahmed ibni Hanbel'den sordular: - Her gün sabahtan akşama kadar ibâdet edip, Allahü teâlâ, benim rızkımı nereden olsa gönderir diyen nasıl bir insandır? Cevâbında buyurdu ki: - Bu kimse câhildir. İslâmiyetten haberi yoktur! İmâm-ı Evzâî, İbrâhim Edhem'i gördü ki, sırtında bir yığın odun götürüyor. Ona: - Niçin bu kadar sıkıntı çekiyorsun? Kardeşlerin, seni hiçbir şeye muhtâç bırakmıyor, dedi. İbrâhim Edhem hazretleri buyurdu ki: - Öyle söyleme! Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: "Helâl kazanmak için sıkıntı çekenlere Cennet vâcib olur." Yine bir hadîs-i şerîfte, "Beş vakit namazı kıldıktan sonra, çalışıp helâl kazanmak, her Müslümana farzdır" buyuruldu. Peygamberlerin "aleyhimüsselâm" hepsi, çalışıp kazanmışlardır. Çalışmayıp, oturarak, Allaha tevekkül etmek uygun değildir. Böyle yapan kimse çalışmayı terk ettiği için, günâh işlemektedir. Dünyaya düşkün olmak, büyük günahtır. Allahü teâlâ emrettiği için çok çalışıp, çok kazanmak ve Onun emrettiği gibi çalışıp, kazandığını, Onun emrettiği yerlere sarf etmek, ibadet yapmak olur. Çok sevap olur. Çalışmak, mal kazanmak çok iyidir. Kötü olan mal değil, malı sevmek, mal aşkı ile yanıp tutuşmaktır. Bu manada mal sevgisini kötüleyen hadis-i şeriflerden birkaçı şöyledir: "Her ümmetin bir fitnesi vardır. Ümmetimin fitnesi maldır." "Her şeyin bir afeti vardır. Ümmetimin en büyük afeti, dünyaya, paraya gönül vermektir. İyi yolda harcayan hariç, mal toplayanın çoğunda hayır yoktur." "Kişi yaşlandıkça iki şeyi gençleşir: Uzun yaşama arzusu ve mal sevgisi." "Paranın kuluna lanet olsun, paraya tapan helak olur." "Herkesin bir sanatı vardır. Benim sanatım da fakirlik ve cihaddır. Bu ikisini seven beni sevmiş, bu ikisine buğzeden bana buğzetmiş olur." ŞEYTANIN TUZAKLARI Cüneyd-i Bağdadi hazretleri, "Allahü teâlâ emrettiği için çalışmalı, rızık için üzülmemeli" buyurdu. Rızık için Allahü teâlânın verdiği söze güvenmelidir. Müslüman, Allahü teâlâ, çalışmayı emrettiği için çalışıp kazanır. Nefsinin kötü arzularına, zevklerine kavuşmak için çalışıp para kazanmak ve çalışırken, helali haramdan ayırmamak, başkalarının haklarına saldırmak, onlara olan borçlarını ödememek, suç işlemek, dünyaya düşkün olmayı gösterir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: "Şeytan dedi ki: Mal sahibine sabah akşam bunlar için vesvese vermeye çalışırım: Malı helal olmayan yerden edinmesine uğraşırım. Hak olmayan yere harcatmaya çalışırım. Mala karşı içinde sevgi ve muhabbet veririm ki, onu yerine harcayamasın." Eldeki mala sevgi beslemek, ona gönül bağlamak, onunla gururlanmak doğru değildir. Mal er geç bir gün yok olacak, fakat hesabı kalacaktır. Atalarımız ne demiş: Mala, mülke olma mağrur, deme var mı ben gibi/Bir muhalif rüzgâr eser, savurur harman gibi!