Kavminden bazı kimseler, Nuh aleyhisselama gelerek, "Bir mucize gösterirsen, iman ederiz" dediler. Hz. Nuh da buyurdu ki: "Nasıl mucize istersiniz?" "Bulut olmadığı hâlde yağmur yağdır" dediler. Hz. Nuh, bunun için duâ edince, Allahü teâlâ; "Ellerini semaya kaldır" buyurdu. Hz. Nuh emir icabı, ellerini semaya kaldırdı. Kaldırmasıyla birlikte yağmur yağmaya başladı. Aslında, onların böyle mucize istemekten maksatları, mucizeyi görünce iman etmek değildi. Kendi bozuk düşüncelerine göre, Hz. Nuh'tan yapamayacağı, gücünün yetmeyeceği bir şey isteyip, yapamayınca da, güya, birbirlerine; "Bakın! Bu peygamber filan değildir. Hakikaten peygamber olsa mucizeler gösterirdi" diyeceklerdi. Fakat, hakikat, onların kısa görüşleriyle zannettikleri gibi olmuyordu. Hz. Nuh, kuru bir ağacın meyve vermesi için duâ edince, ağaç hemen yeşillenir, meyve verirdi. Bir defasında, kavmini imana davet ederken, onlar, mucize olmak üzere, daha önce kurumuş olan ağaçları göstererek; "Bunlar meyve versin" dediler. Hz. Nuh, bunun için duâ edince, ne kadar kuru ağaç varsa, hepsi meyve verdi. Hz. Nuh, kum, toprak, kül gibi şeylere duâ edince, Allahü teâlânın izniyle o şeylerin hepsi yiyecek yemek hâline gelirdi. Hz. Nuh, gemiyi tamamladığında, müşrikler gemiyi yakmak istedikleri hâlde yakamadılar. Cenab-ı Hakkın kudretiyle, Hz. Nuh'un bir mucizesi olarak gemi konuştu. Bu sırada gemiden; "Lâ ilâhe illallah. Ben o gemiyim ki, bana giren kurtulur. Girmeyen helâk olur. Bana ancak ihlas sahibi olanlar biner" diye ses geldi. Bunun üzerine Nuh aleyhisselam müşriklere buyurdu ki: "Ne dersiniz? Şimdi bana iman eder misiniz?" Onlar ise; gemiyi yakabilmek için, etrafında çok büyük ateşler yaktıkları hâlde, gemiye bir şey olmamıştı. Bu durum karşısında, Hz. Nuh'a iman edecekleri yerde, kızıp hakarete devam ettiler. Hz. Nuh'un duâsı bereketiyle, gemide bulunan müminler karaya çıktıktan sonra, kısa zamanda çoğaldılar. Hz. Nuh, selametle gemiden indiğinde, mübarek eliyle bir ağaç fidanı dikmişti. Onun bir mucizesi olarak, o fidan biraz sonra, rengi birkaç nevî olan çeşit çeşit meyveler verdi. Önceden gemiye koymuş oldukları fidanları da dikti. Onlar da kısa zamanda yeşerip meyve verdi. Bunlardan ilkinin zeytin olduğu, "Mektubât-ı İmam-ı Rabbanî"de yazılıdır.